Dirty Projectors - Bitte Orca (2009)



























Cidden mutlumuydum(k) 90'larda. O kadar çok şey oldu ve olamadı ki o dönemler de. Olanaksızlıklar, neredeyse 20 yıl geçen o ilk batı özentiliğinden kopma kıyafet seçimleri, inanılmaz berbat tişört ve kotlar, onlarca söylenicek şey.. Ama sanırım umut olarak tavan yaptığımız dönemlerdi onlar yaş adaşlarımla. Bazılarımız artık yok. Bazılarımız ortalarda yok. Yoncimik bile Yoncimik'ti o zamanlar ve herkes Çılgın Bediş izlerdi hani. 0 900'lü hatlar, suikastler, çin çin'ler, tuttu furutti'ler, kırmızı noktalar, eski Show Tv. jingle'ı, Cine 5'te şifreli günler ve çok konuşulan porno tadlı film arşivi, Susam Sokağı'ndaki minik kuş, kurabiye canavarı, kaptan mağara adamı, çıtır kızlar ve bir kaç iyi adamlar.. Sabaha kadar değil, günlerce uzar bu liste, uzatırım da, uzatırız da.

Önce bazıları gitti. Sonra da sırayla gittiler. Gökhan Semiz, Ajlan, Kerim Tekin, Onno Tunç, Uzay Heparı ve tabii ki sıranın bu olmadığını biliyorum. 90'larda Türkçe Pop ile gayet haşır neşir biriydim ve ilk kasetimi ve paramı o koca beyaz şapkalı kadına vermiştim. Seden Gürel - Bir Yudum Sevgi idi. En favorimdi o dönem. Sonra Sibel Tüzün - Ah Biz Kızlar oldu. Sibel sonra kafayı ciddi anlamda kazıttıp cayır cayır Rock albümü yaptı ki o albüme dinlemeden bok atanlara birer tane bok fetişi gönderiyorum ödemeli kargoyla. Ümit Sayın 1996 sonrası favorim olarak kaldı ve 13 yıl geçti neredeyse. Hala duruyor bazılarımı gönlüm de. Çok eğlenirdik hani ? Söylerdik, söyleşirdik, söylettirirdik okuldaki o sesi güzel tınlıyan yaşıtlarımıza. Ama hep onlardı en popüler ve genelde çalışkan olanlar değil mi ? Biz hep o ezik takımdaydık ? Ben ve benim gibi onlarcası evet diyebilirken bunlara en üzüldüğüm el fatihalık durum Gökhan Semiz'de olmuştu. Grup Vitamin'in en baş adamıydı ki çok güldürdü bizi allah var şimdi. Değil mi ? Vitamin halen kasetlerini topladığım dinlediğim, dinlettirdiğim bir proje olarak kaldı gönlümde. Ondan sonra da bir bok yapamadılar zaten biliyorsun. Tekrar yeni albüm kayıtlarına başlamışlar yalnız ha. Benden duymuş ol.

1996'ydı yine ve o bağıran kadınla tanışmıştır Türkiye. Adı: Şebnem Ferah'tı. Herkes Rockır olmaya adaydı artık ama daha önemlisi bence Kargo - Yarına Ne Kaldı albümüyle hepimize "A hey hey hey" dedirtmişti. Onun önceside Sil Baştan albümünü nasıl olduysa 1993 yılında basmışlar ama neredeyse hiç birimiz bilmiyorduk. Sonra da bulamadıkta zaten. O dönemlerde Deniz adlı o acaip sesli bayan varmış grupta. Çok merak ediyordum. Yıllardan hatırlayamadığım ama 1999 dönemi olabilicek olan bir yıldı ve ben bu sefer Ychorus'u beraber kurduğum yakın adamım Paslı Salıncak ile Basmane yakınında pazar günleri kurulan o salaş bit pazarında Sil Baştan albümünü bulmuştum ve şokla karışık bir halde atlamış, bu zamanın parasıyla 25 kuruşa almıştık neredeyse. Şoktu ve uzun süre dişlerimi göstermiştim insanlara gezerken sanırım. Bu arada bir albüm alabilmek için 3 saatlik bir Tren yolculuğu sonrası Ödemiş'den, İzmir'e varıyorduk. Bütüün biriktirdiğim paraları kaset, cd ve müzik dergilerine veriyordum ki hiç bir şey değişmedi aslında. Kuru kuru simit yiyiyor, yinede bir kaset olsun fazladan alabiliyorduk. En sevdiğim alet olan o güzelim gri Walkmen eşliğinde büyük bir heyecan ve merakla kasetleri tek tek ve yavaş yavaş açıyorduk Tren'le geri dönerken.. Gözlerimiz daha bir büyüyordu albüm kapağına bakarken ve albümü dinlerken hiç elimizden düşürmüyorduk. Gözyaşlarımın yanağımdan züzülüp kazağıma ulaşırken bile hep o kapaklar elimde oluyordu. Bambaşka diyarların adamıyımdım, bambaşka yerlerin. Herşeyin farkındaydım ve farkındaydık. Hiç bir zaman paracı bir adam olmadık şu an olduğumuz ve bu durumu koruduğumuz gibi.. Walkmen 1 tane olurdu genelde. 1 şarkı ben dinlerdim, 1 şarkı Mehmet. Yılları böyle geçirdik. Artık bacaklarımız otobüste birbirine değsede hissedemez olmuştuk. Kardeş gibiydik belki de. O güneş gözlüklerinin arkasına saklanan tiplerden hiç bir zaman olmadık. Olamadık. Olmak istemiyorduk..

Hiç bir şey değişmedi biliyormusun.. Değiştiremiyorum ben. Değişemiyorum. Hala ot gibi yaşıyor ve aynı şeyleri yapıyormuşum onlara göre. Laf anı gelince sokmayı biliyorlar, bilirsin. Sana da olmuştur bu anlar hep ve hep onlardan tiksinmeye yakın durmuştur kalbimiz. Organlarıma vuran o müzik ateşi hiç bir şeye mani olamazdı. Kaset alıyorum diye babamdan yediğim dayaklar bile uslandırmıyordu beni. Gizli gizli o kasetleri dinlediğimi, sakladığımı ve arabesk kültürünün tavan yaptığı bir halkın içinde büyüdümü gören o gözler tekrar tekrar soruyorlardı aynı soruları hafiften değiştirerek. Alnım ak ama boynum dik değildi. Hiç de olamadı aslında. Hep eğik çocuktum. Ne annem, ne de babamın boyundaydım. Tam ortada kalmıştım, çıkış noktamın denge olduğu burcum gibi. Sonra Ayşegül Aldinç - Alev Alev kasetim vardı. Ve onlarca kasetim olduğu gibi. "Yeniler" çok önemli bir şarkıydı albümde ve yıllardır öyle kaldı içimde. Öyle böyle derken Nirvana ve Cranberries keşfedildi. Zombie çok fazla sevilmedi. Ama Nirvana - Milk It dedirttirdi. Hala da o zevki verdirir, bilirsin. Metallica'cılar ve Nirvana'cılar diye ayrılırdık aslında farkındamısın ? Metallica severler hep sertti, Nirvana severler ise leş. Nirvana alternatif demekti, Metallica adı gibiydi. Sonra malum şeyler oldu. Ama 90'lar hep içimde kaldı. Top Pop, Popsi, Number One dergilerim ve oturduğum yerden bana bakan eski kasetlerim, dergilerim, tişörtlerim, tanıdıklarım, arkadaş kaldıklarım, dostluk denizinde yüzdüğüm bedenler ve beraber yaşlanıcağımız hatta belki de beraber diğer taraflara göç edeceğim kadim insanlar, düğünlerine bile gidemediğim ve bazılarının ne iş yaptığını bile bilmediğim akrabalarım, akranlarım, akıttığım kanlar, pislikler, sıvılar, sıvacılar.. neredesiniz.. Ve daha onlarca müzisyen, solist, proje.. beni bıraksanız da ben sizi bırakmadım. Bilesiniz..

Bu önemli bir müzik projesi. Daha ilk duyma anlarında önemli olduklarını anlayabiliceğiniz türden. Gırtlaktan çıkan ses oynamalarını seven kızlar ve erkek var kadroda. Büyük ihtimalle Jeff Buckley sevgilerinin yüksek olduğu ve bunu duymaktan haz aldığımız anların olduğu bir albüm bu. Kollarımdan akan terlerin hattı hesabı yokken, bu önemli müzik projesini Ekvator sıcağındaki bir İzmir anında paylaşmaktan oldukça mutluluk duyuyorum. Bu albümle keşfetmedim tabii New York çıkışlı Dirty Projectors'u. 2009 çıkışlı olduğunu gördüğünüz bu albüm için aslında baya şey söylenebilir ama an itibariyle odamı dolduran ev sakinleri ve yılda 3 defa gördüğüm yakın akrabalarımın muhabbetsel konuşmalarını fonda Robin Guthrie & Harold Budd eşliğinde dinlerken hiç bir şey yapılamıyacağının da farkında olduğunuzu biliyorum.. Kaçırmayasın.

Offical Website


1 Kişi Yaladı :

kasetçi | 13 Eylül 2009 13:33

blogu yeni öğrendim.hayran oldum.bayıldım.bu yazıyı da 20 sn önce felan okudum.buna daha da bayıldım.ne şanslı çocuklarmışız hep bareber ortak hatırladığımız şeylerimiz var;ne mutlu! amaaaaa bu beğenimi yazmaya iten tek bi sebep var ki o da yıllardır benden başka hiç kimsenin hatırladığına/bildiğine şahit olmadığım popsi dergisi..oh be bi bilen buldum sonunda :D

Yorum Gönder

.

.

Öpücük