Brian Eno - Discreet Music (1975)





















Henüz 5. sınıfa yeni geçtiğini şu an için hatırladığım kız kuzenimin, geçen hafta Kadir İnanır vakalı babasının kredi kartını alıp, kendine kıyafet, telefon vs. şeyler aldığı çok hafif kalan bir şeymiş gibi İDEALLERİM UĞRUNA diye söylenip İzmir'e kaçıp gitmesi herkesi şoktan öteye götürmüştü. O bir Yengeç kadını ruhundaydı. Bariz di herşey benim için ve şaşamadım, şok felanda olmadım. Hak bile verdim hatta sanırım.. Saat 03:00 gibi polislerin ısrarlı aramaları sonucu kimsenin tanımadığı bir evden çıkmıştı kendisi ve o evden kendisini almak için giden halamlarla halen silüetinde oluşam umarsız ve rahat tavırları görünce daha da bir şok olmuşlardı. Babasının; "Kemiklerini kırıcam, sakat bırakıcam, otursun anasının yanında başka da bir bok yapamasın, bir yere gidemesin öylece yaşasın" sözlerine bile aldırış edememişti anladığım kadarıyla kendisi. Şu an babaannemin evinde kalmaya devam ediyormuş getirildiği günden beri ve babasının siniri geçmediği için eve gelmesini istememiş ki halen nasıl falakaya yatırmadığına afallamış durumdayım dün duyduğumdan beri.

Peki neden kaçmıştı evden ve ideallerim dediği durum ne idi ? ŞARKICI OLMAK. Evet, şarkıcı olmak için evden kaçmıştı ve bu durumu tetikleyen olay ise geçen haftalarda oturduğum kasabada yapılan şenlikvari bir etkinlikte beliren halk arası şarkı yarışmasında 1. olmasıydı ki bencede yerinde bir sonuçtu. Aslında, Post Metal adamları Isis bile dinletince çok sevip son ses kulaklıkla dinleyen bir kızdı ama yaşı itibariyle TV'de gördüğü herşeyi dinlemeye çalışan biri olduğu için şu Cici Kızlar, Çıtır Kızlar, Baharat Kızlar vb. sonrası kurulan Hepsi grubundaki o kıvırcık saçlı hatunun sesi çekiyordu bizimkisini. Ve sanırım 4 bayram öncesi sabahı kabristan (Mezarlık) ziyaretine giderken yolda söylemişti bana bir şarkı ve sesi cidden yaşına göre gayet iyi ve o sarı saçlı Hepsi elemanına benziyordu (Yer yer Jazz'vari tadı olan ses hani). O yüzden eğitilmesi, desteklenmesi, şarkı söylemesi gerektiğini de düşünmedim değil elbette ama olayın esas çıkış noktası şuydu; Bir orkestradan şarkıcılık teklifi almıştı 1. olduğu o anda. Ama tabii klasik aile karakterliye yakın bir tipte olan aile reisi babası izin vermemişti ki bana söylediğinde izin vermez baban da demiştim. Dün duydum ki halen kendi havasında takılıyor, sürüp sürüştürüyormuş yüzüne allı pıllu şeyleri. Sanırım olaya el atmamın zamanı geldi diye düşünüyorum. Yakın zaman için de adam akıllı muhabbet etmeliyim kendisiyle. Hatta beraber çalışmalıyız bence.

Benden 1 yaş büyük olan kuzenim ise evden kaçma nedenini duyunca resmen şöyle demiş; "Sen bu yaşın ve halinle ideallerim dediğin şarkı söylemek uğruna kaçmışsın ama Tolga abin yıllardır kaçamadı bir yerlere, o halen dururken sana bok yemek düşer" gibi şeyler demiş. Haklı olduğu bir yanı vardı bu lafın ve o da benim halen Vokallik adına ciddi anlamda hiç bir şey haalen yapamamış olmamdı. Beynimden vuruldum mu bu sözü kuzenimden duyduğumda ? Elbette hayır. Çünki bir şeyleri hak ediyordum ve herşeyin farkındaydım. Ama üzülmekle, kalakalmak arasıda bir şey oldum sanırım. Neden halen bir şeyi bekliyor yada neyi bekliyordum hala. O sihirli değneği beklemediğim kesin bu sefer. Büyük ihtimallerimle son dönem iyice dengesizleşen ruh halimin adam akıllı bir biçimde raylara oturmasını bekliyordum.. Oturduğu anda fırlamalıydım yataktan ve bu kasabadan. Çürümeye resmen yüz tutmuş olan iç dünyam ve bedenim artık dayanamıyacak gibi belki de ama farkında olmamaya çalışıyorum bambaşka şeylerle.. Öyle bir ana geldim ki, tenlerin sürtüşmesinden doğan haz duygusu yada 5-6 saniyelik süren o beyaz akıntıyı bile istemez ve bunlara eş değer biçeceğim onlara şeyi bile umursamaz, umursayamaz oldum. Vurdumduymaz olamıyorum ama halen. Kişiliğimden kaynaklanan bir durum olsa gerek. Ama bir şeylerin zamanı geldiğini hatta geçmeye yakın olduğunundan farkındayım elbet. "Biriniz lütfen kurtarın beni durumdan yada birileri kurtarsın lütfen beni bu durumdan" mı demeliyim yoksa ? Yorum bile zor gelen bu sayfalara yapabilceğim bir şey değil bence. Ha son günlerde bir kaç yorum gelmeye başladı ki okudukça mutlu oluyor, tekrar tekrar okuyorum belirtmeyi boyun borcu görürüm. Ayrıca yazım hataları yada yanlış harf kullanımlarım olduğunun da farkındayım ama düzeltmek içimden gelmiyor genelde. Siz zaten ne demek istediğimi yada ne anlatmak istediğimi gayet kavradığınızı düşünüyorum. En zeki siz olun ki bana geri kalanları verin yeter.


Az sonra çantamı hazırlayıp evden çıkmam ve Trene binmem gerekiyor. Çocukluğumda babamın zorla götürdüğü ve saatlerimizi güneşin altında, boş arazilere açılan tezgahlara bakmakla geçirdiğimiz yerin adı olan Bit Pazarı'na gideceğim nasipse. İzmir beni bekler, sizde umduklarınızın gerçekleşmesini. Görüşücez.


Dimdip Not: 06:30'da kalkıp bu yazıyı yazdım. Yazarken fonda çalan albümler ise:

David Bowie - The ManWho Sold The World
David Bowie - 1. Outside




























1975 yılından bahsediyoruz! Ambient müziğin yaratıcısı ilan edilen o özel insana bir kez daha domalıyorum. Gül, gül. Açılırsın.


1 Kişi Yaladı :

Adsız | 17 Temmuz 2009 10:15

descreet music candır lakin lut kavminin başına gelenleri hatırla :(

Yorum Gönder

.

.

Öpücük