Barışarock Fest. 2008 & Ychorus Obası





Aylar, haftalar, günler ve saatler öncesinden beri beklediğimiz, plan yaptığımız, hayaller kurduğumuz Barışarock 2008 - Ychorus Obası buluşması için bineceğimiz taşıtlarla varmak istediğimiz yere sırt basmamıza fazladan az kalmıştı..

Ödemiş'den 4 kişi olarak(Yaşar,Onur, Sadec7 Kürşat, Ben) Tren'le önce İzmir -Basmane'ye vardık. Bizi karşılayan Furkan ve Mehmet (Pasli Salıncak) beylerle hasret giderip " Abi Anadolu Turizm'den alalım biletleri. Hem son model bir otobüsleri hemde pek servisleri var. Ben çok memnunum vs." gibi laflar eden Onur beylere güvendik ve firmadan aldık biletleri. Servis'in gelmesine 3 saat varken Alsancak'a sürükledi ayaklarımız bizi birden. Anneme yola çıkmadan önce yaptırdığım kakaolu keklerle birlikte içeceklerimizi yudumladık Alsancak çimlerde. Gittiğimizde neler yapmalıyız planları hiç durmadan sürüyor, gülümseme ve heyecanlar zirvelere çıkıyordu.. Mucize gibi birşey olup kadim dostum Yaşar, İzmir'deki konserlere bile gelmezken İstanbul'a gitme kararı alıp, hem beni, hem bizi, hem ailesini, hemde kendisini şoke etmişti. Çok mutluyduk.. ilk defa uzun yola beraber çıkmanın verdiği hazla durmadan birşeylerden bahsettik.. Servis zamanı gelmişti ama oda ne.. Servis otobüsü zaten full dolu gelmişti. Ayakta zar zor sığduk servise ki elimizde bir sürü eşya.. onları bile koyucak yer yokken kucaklarda götürdük. Burdan hafiften gözümüzden düşmeye başlamıştı Anadolu Turizm. Servise binmeden önceki fotomuzu attırayım hemmen. Gerçi birşeyde çekilmemişiz sonradan farkettik.


"Ve bindik bir alamete gidiyoruz Barışarock'amı ne" edalarıyla kalkışı yaptık Bornova'dan. Gece 12'yi geçiyordu.. Kulaklıklar takıldı, mp3 player'lar açıldı. Uyunmaya çalışıldı. Balıkesir yönünden giden otobüsümüzde uyumanın imaknı yoktu açıkçası. Misal 3 saat boyunca hiç biryerde mola verilmedi. Ki minimum molalarımızıda tutmak zorunda kaldık paso. Giderken yanımıza ne manyaklıksa uzun kollu hiç birşey almamıştık. Çadırlar ve deniz yataklarınıda almıştık yine geçen sene olduğu gibi. "Sıcak olur, geçen sene hiç giymedik bile uzun kollu bişiy. Geceleride çok sıcaktı zaten" düşünceleriyle almadığımız sweet ve uyku tulumlarımıza ihtiyaç mı olucaktı ne?.. Mola verdiğimiz yere indiğimizde saat sabaha karşı 03:00'ü geçerken "Donuyorum ben abicim, eyvah ki ne eyvah" dedik hepimizde. Geçen seneyi mumla değil lazer anahtarlıklarıyla arıycaktık nitekim, anlaşılmıştı geçde olsa. Bindik yine otobüse derken.. Balıkesir'den İzmir'e doğru yolculuk yapanlar bilicektir ki yollar inanılmaz kötü. 2 kamyonun zor geçtiği bu yolda, rampa, virajve bolcana makasa girme durumlarıda oldukça müsaitti. İlk geçdiğim bu yolda uyumak imkansızdı. Diğerleri sanırım horul horul uyuyorlardı ki sonradan öğrendim, Yaşar'la ben sürekli yola bakmaktan artık müzik bile dinleyemez hale gelmiştik.. Şöfeer beyimizde bir güzel makasa girdi bir ara karşıdanda kamyon geliyordu ki cidden ucuz kurtulduk. Yıllar sonra "uykularım delik deşiiik, unufak oluyor yüreğiiim" şarkısınıda Sinan Erkoç'tan mırıldandıktan sonra nihayet zorlu geçen yolculuk sona ermişti.


Muavinin yanımıza 3 defa gelip "nerede inicaksiniz" sorularına verdiğimiz cevap hep aynı olup" hımm tamam Alibeyköy'de inip, Taksim servislerimize biniceksiniz" demesi, geldiniz burda inebilirsiniz falan fişkan derken indik bir güzelcem 6 kişi. Haydaa oda nesi. Bekliyoruz bekliyoruz gelmiyor servis. Sonrada öğreniyoruz ki indiğimiz yer Alibeyköy değil alakasız biryerlermiş. Yaani, türk filmlerinde olan "Almanyaya geldiniz hadi yallah" dedikten sonra kendilerini İstanbul'da bulan kaçak mağdurları gibi olduk resmen.. komikti tabi. Ama bizi bekleyen kişiler vardı Taksim meydanında. Neyseki yeni gelen başka bir otobüse bizi tıkıştırdılar sonrası vardık Alibeyköy'e. 20 dakikada orda bekledikten öncesi telefon trafiğim hat safhaya ulaşmıştı. "Nerdesiniz, gelmedinizmi daha, biz bekliyoruz haala, ben şu saatte gelicem, ay ben gelemicek gibiyim ama kesin değil, ah tamam alanda görüşürüz o zaman şu saatte, ben donumu bulamadım geliyorum ama" gibi lafları duyup-okuduktan sonra Taksim alanına ulaştık sonunda.. Ve tabii ki Anaoldu Turizm denilen şirketi tavsiye edemiyorum a dostlar.

Bizi bekleyen güzel insanlar Serkan(supersonik), giz*(Gizem), tibetkedisi(Yusuf), Baran, Orçun ve Emre ile uzun süredir görüşememenin verdiği acıları faraşla kazıdık resmen beyinlerden.. Bir pideciye gidip kahvaltı, çay molası yapıldıktan sonra, soluğu cümbür cemaat bindiğimiz otobüsten inip, mekanın önünde aldık. Baran'ın evinden getirdiği ekmek arası yiyecekler ve yolda bize servis yapılan kek, krakerleri bir an unuttuk tabii o aceleyle. İçeri yemek almadıkları için "Çadırları kurar Taksim'e gider takılırız" edalarıyla benim sırt çantasına yiyecekleri doldurup, girişteki görevlilerin yanında bitr süreliğine bırakmaya karar verdik. Kapıdaki görevli arkadaşlar (Hani şu mor tişörtlü olan elemanlar) bir gün öncesi geldiğimiz ve kimseyle uğraşmadıkları için herhalde bize çok iyi davrandılar. Yada onlar hep iyidide biz anca gözleştik. En güzel yeri bulmak adına mekanda yürüyüp ve bakındıktan sonra ortak kararlaştırdığımız yere başladık çadırları kurup, çivileri çakmaya... "Bakalım bu sene ne yemek standları var" mekanı dolaştık. Çoğunluk Taksim'e gitmeyelim, bak burası ne kadar sessiz ve huzur dolu, bir doluda muhabbet eder gülüşürüz" lafları kafamda yankılanırken kaldık alanda ki yapılıcak birşey cidden yoktu. Malum daha 8 Ağustos Cuma'dı ve herşey yarın başlıycaktı. Beyine verilen müzikal dokunuşlarınada mp3 player'larımızdan devam ettirdik sohbetlerimiz arasında.


Şu an düşündüm de.. O gece ne yaptık hiç hatırlamıyorum. İlginç.. Sanırım yorgun olduğumuz için erken yattık. Tabii geceye kadar Murat(brokenchord), Barış(http://www.zhmairbrush.com/), İsmail(http://www.mitannus.blogspot.com/), Savaş, Özcan ve yeni tanışıcağımız bazı arkadaşlar bir bir yanımıza geldi. Afiş ve boyalar yanımızdaydı ama halen afişi yazıp, ağaca bağlayamamıştık. Meslediği Air Brush olan yetenekli dostum Barış, bizleri kırmayıp, yazıyı beraber tasarlayıp boyamasını yaptı. Ağaca astıktan sonra artık yatalımda yarın saba erken kalkarız mantığıyla çadırlara girdik. Öncesi eepeyce sohbetler edilip, kahkahalar atıldı tabi.



Sabaha kadar azıtıp, anıran alkollü gençler bizi zor uyuttuğu gibi, gecede soğuk vurdu içimize. Yaşar'la resmen sabahı zor ettik. Titredik, üşüdük kısacası dosduk yahu.. 07:00 gibi soğuktan buz kesmiş halde uyandık. (Gece tişörtleri üstümüze örttük el mecbur. Azda olsa oysa o zaman uyumuşuz birazcık) Yusuf, Yaşar ve ben Taksim'e gidip uyku tulumu vs. gibi birşeyler almak için yola çıktık. Ama gel gelelim bilmem kaç km. yürüdüğümüz halde hiç birşey bulamamıştık. Mekandaki arkadaşlara telefon edip, nereden bulabiliceğimizi sorduk ki çok uzakları tarif ettiler. Onca yoluda boşuna yürümüş olduk 3 kişi ama olsun. güzle anı oldu bize. Bir ara Yaşar çarpılıyordu hatta karşıdan karşıya geçerken. Aşırı sıcaklar başlamıştı ki, Taksim'e giderken gördüğümüz mekandan 2 önceki durakta bir süpermarket vardı. Bari dedik yolda inelim bakalım varmı uyku tulumu yada benzeri birşeyler.. Ama süpermarket aslında mahalle bakkalı gibi birşeydi. Aradıdığımız şeylerde yoktu malum.. yaya olarak 2-3 km. yürüdük sıcakta. Mekan vardığımızda gördük ki bazı arkadaşlar "Neden bana haber verdiniz ki birşeyler aldırırdım, bende gelirdim, nasıl ya bir şey bulamadınız, neden gittiniz ki, e bende battaniye vardı verirdim, ama biz hiç üşümedik çok garip, hallederdik yaa" laflarıyla karşıladılar. Extradan konserlerde başlamıştı.. ana sahnede "Kırmızı Nokta" adıyla ilk çıkan grubu çadırların ordan kulak kabarttığımda gayet kilişe bir müzik yaptıkları hiç beğenemedim. Sonrasında çıkan "Kaçak" adlı grubuda sahne yakınlarından biraz göz atıp beğenemedik ailecek. Gitaristlerinin, giyiniş, saç stili, sahne duruşu, boyu, ten rengi gibi uçuk kaçık şeyleri bile "mor ve ötesi"nin yeni nesil gitaristi Kerem Özyeğen'i feci andırıyordu. Baktık baktık güldük.. 2 grubuda sevenlerine saygı duymaktan öteye gidemiyorum.




Alternatif sahnede "Koptu Kervan" adlı grupta sahne almayınca, "Gevende" elemanları uzunca bir soundcheck aldılar. Böylece biraz olsun izleyenler mutlu oldular. İzlemeden orda burda takıldık Yaşar'la ve bir sonra çıkıcak olan Ankara'lı ve çıkış noktaları eğlenmek olan Punk'vari proje "Karate Kid"i zamanında yerlere serildik. Grup 2 aylık oluşundan ve Enstrumanlarıda iyi çalamadıkları, çünki alanlarında daha çok yeni oldukları için pek çok kişinin aval aval bakıp diğer grubu beklemesinede mani olamadılar. Ben seviyordum, seviyorum. "Şimdi bu son şarıkımız Ankara'yada bekleriz" lafıyla yanımızdaki tanımadığım insanlar "Oh yaşasın bitiriyorlar" kelimelerini sesleriyle belirtip, umursamaz şekilde sahneye bakmaya drevam ettiler. Stüdyoda doğaçlama esnasında çıkan bir beste olan bu son şarkıda, grup çok garip bir hal aldı.. Bass'çıları olan karşı cinsim Vokal'e geçip inanması güç sesler çıkartıp herkesi sille tokat döverken, az önce laf eden insanlarda alkışlamaya başladılar ki o an görülmeye değerdi. Ama çığlıklar bitmiyordu ve vokal cidden inanması güç tonlara çıkmıştı. 20 dk. kendime gelemediğimi hatırlıyorum konser sonrası.. Tebrik etmrek için yanlarına gittiğimiz aileleri ve arkadaşları kalabalık olmuşlardı ve vazgeçtik yanlarına gitmeyi. Nasılolsa myspace adreslerinde ulaşırız diye; www.myspace.com/thekaratekidz

Sırasıyla, ana sahnede olan Death Metal grubu "Human Harvest", Arapça Rock yaptıkları söylenen "Ahibba", alternatif sahnede yer alan "Demet Sinel", "Dj Merve Erol" isimlerini dinlemezken, ana sahnede çalıyor olan "Gevende"vari sound anlayışıyla çok insanın beğenisini kazanan "Serap Yağız & Suların Uğultusu" yarıya gelmişti ki bizde sahne önünde oturduk çimlere. Kene muhabbetinden herkes tırsarken, "mekanda olucak olan ilaçlama servisi paso devam edicek" dedikodularıyla rahat nefes aldı kampçılar. Sevdim, sevdik ailecek "Serap Yağız & Suların Uğultusu"nu.. Eski "Anima" gitaristi ve "Moğollar"dan Taner Öngür"de kadroda yer alan tanıdık isimlerdi.



Ana sahnede sırada İzmir'den katılan bir grup, "Smyrname" adındaki Progressive Rock türüne yakın topluluktu. Klavye'nin öne çıktığı bu grup bana pek hitap etmesede kötü değildi elbet. Hatta bir göz atında diyorum tarzı sevenlere: http://www.myspace.com/smyrname


Ana sahnedeki sıralamada vokallerini hiç beğenmediğim "Zardanadam" vardı ki elbette izlemedik. Baran'ada selam ediyorum bu anda :) Diğer sahne olan alternatif sahnede Ethnic tadlı İzmir'li "Dembedem" vardı. İzledik.. Bazılarımız çok sevdi, bazılarımızsa sadece sevdi. Ses düzeninde bir takım yanlışlar olsada grup insnaları çok iyi eğlendirdi ve bis için geri çağrıldı ama bu durum bir sonraki grup olan İstanbul'lu Post Rock - Indie projesi "Change Of Plans" için kötü oldu.. Çünki 15 dk. bis yapan Dembedem yüzünden erken bırakmak zorunda kalıcaktı "Change Of Plans".. "Dembedem"e göz, kulak atmak içinse: www.myspace.com/dembedem




Bu arada yanıma gelen Arızalılar Kulubü (http://www.arizalilarkulubu.com/) sitesinin sahibesi Yasemin hanımlar ile az da olsa muhabbet edip, Canımızı sıkmak istemeyen http://www.serdarcharliebrown.blogspot.com/ blogunun güleç sahibi Serdar beylerlede hasretlerimizi giderdik.. Bir an önce İstanbul'a taşınmamın iyi olucağını dile getiren Serdar beyleri yine çok özlediğimi belirtmek istiyorum. İyi ki varsın Serdar'cım : ) Pınar hanımlarda umarım bir dahaki sefere gelirler demeyide ant içtim bilesiniz ha..


Sıra gelmişti en beklenilen aana belkide. 2005'den beri takip ettiğim "Change Of Plans" sahne almıştı bile.. "Orange"a girer girmez bağırışlar kopan sahne önünden, en gülümsemeli halimizle izledik en önden. Ses düzeninde boğukluk olan anlardan biride "Change Of Plans"a patladı. Yinede biz çok zevk alıyorduk.. "Iki" adlı bestelerini istek yaparcasına bağırdıktan hemmen sonrası çalan topluluk, 3 yıllık hayalimide gerçekleştirmiş oldu. "Kendilerine ne desek boş yahu" gibi klasik cümleler kurarken, yepyeni bestelerinide çaldı biraz grup.Eemin olun ki daha da çok sağlam geliyor "Change Of Plans". Beklemekten başka çaremiz yok şimdilik.. En yaralayıcı bestelerinden olan "Coversationalist" introsuna Davul girer girmez benden istem dışı çok garip bir ses çıktı. Hala şaşmaktayım.. derken yiyip bitirdi bizi "C.O.P." ve sahneden 15 dk. erken ayrıldı.. Sahne arkasına gidip biraz muhabbet ettim kendileriyle. Ychorus'tan bahsettik vs. derken tekrarını beklediğimiz günlerde başlamıştı çoktan..




"Change Of Plans" biter bitmez ki başlamadan önceside Zerrin(b'locked) hanımlarda mekana varmıştı. Zerrin, Serdar, Yaşar, Ben ana sahnede çıkıcak olan "Sakin" için hazır bulunduk önlere doğru. Gürcistan savaşıda başladığı için sürekli anonlar yapılıyordu. Şu kadar insan oldu şöyle oldu böyle oldu diye. Herkesin canı sıkılıyordu bu durum yüzünden tabii ki. "Sakin" sahneye çok sert girdi bu yüzden.. "Bu şarkıyı tüm savaş yanlısı ..rospu çocuklarına hediye ediyoruz" gibi bir laf edip, alkışıda kopardı doğal olarak. Nemiydi o şarkı; "Sentetik Sezar". Şarkılarını ezbere bildiğimi söylebilirim ve sahneden 2. defa canlı izlemekde çok güzel oluyordu. Ama az önce biten "Change Of Plans" esnasında fazladan kendimi yemiş bitirmiş olucaktım ki ses felan kalmamıştı bende. O halde yine bağırarak eşlik ettik şarkılara, Yaşar, Serdar ve ben. Sahnede kısa kaldıklarını düşündüğüm "Sakin" yeni bestelerinede yer verdi, performanslarıda iyidi bence. Konser esnasında kulise bıraktıkları cüzdanları ve özel eşyaları çalınan grup üyeleri daha sonra ne yaptı, eşyalar bulundu mu (ki bu çok saçma olurdu herhalde) bilgisi olan bir şeyler karalasın lütfen. www.myspace.com/sakin


"Sakin" sonrası sahne alıcak grup ismi "mor ve ötesi" idi. http://www.kandemirkokuyor.blogspot.com/ blogu sahibi Efe beylerin Travis konseri kritiğinde yazdığı "Bir Derdim Var" sonrası "23" çalan "mor ve ötesi"... diye devam eden yazısını okuyunca, dedik "Belki çalarlar 'Bırak Zaman Aksın' döneminden kalan bestelerini" düşüncesiyle dğer sahnede olan "Feryal Öney"i izlemedik ve "Gevende" sah ne çıkmak üzereydi.. "Hadi gidelim morları izleyelim" dedik Yaşar'la ama "Gevende" tam o esnada "Nayu" çalmaya başlamıştı.. Yinede, Yaşar'la eski müptelamız olan "mor ve ötesi" ni izlemeyi seçtik. Haala " Nayu" yu dinlemeden gittiğimizede anlam veremiyorum doğrusu. Mor aşkı demek buymuş işte. Artık "mor ve ötesi" dinlemesekte, bir döneemki kayıtları ve sevgisi hala içimizdeymiş meğersek. Neyse.. morlar başlar başlamaz üşümeyede başladık. Setlist 5-6. şarkıya gelmiştiki sürekli yenilerden çalıyorlardı. Daha fazla soğuğa ve bu setliste dayanamıycağımızı anlayıp bir hışımda "Gevende" performansını izlerken bulduk kendimizi. Herkes oynuyordu şıkır şıkır o esnada. Bizde onlara bakıp mumya gibi duruyorduk üşüdüğümüz için. İzlemeden gidip yatmaya karar verdik. Bir güzelcme uyumuşuz üstümüze örttüğümüz ve kat kat giydiğimiz tişörtlerle.. "Gevende" için: www.myspace.com/gevende






Uyandık.. 10:30 gibi. Ana sahnede sahne alıcak olan "Ferec", "Ayılar", "Ekli Keyif"i hiç izlemedim. Malum bugünün en önemli grupları "Hayvanlar Alemi ve "DDR" idi. Saat 2 -3 arası Hip Hop yarışmasına katılan Mc insanlar sahne aldı. O aradada Experimental projesi "A Journey Down The Hell" projesinden "Taner Torun" beylerle muhabbet ettik bolca. Yeni albümleri için oluşturulan 2 farklı albüm kapak taslağınıda yanında getiren Taner'e Ychorus olarak fikirlerimizi paylaştık. Oda çok ilgilenip, anlattıklarımı not aldı defterine. Merakla bekliyoruz yeni albümlerini: http://www.myspace.com/ajourneydownthewell
Hip Hop olayı bittikten önce Ychorus Obası yazısını görüp yanımıza gelen "Hayvanlar Alemi" ile muhabbet ettik biraz.. Haftalar öncesinden, "MEGA Lambada" adlı bestelerini çalarken Lambada yapmak üzere planlar kuruyorduk kendimizce ve sordum soruyu çalıcakmısınız diye. Çok şaşırdıklar aslında, belli ki çalışmamaışlardı konser için bu şarkıyı ve belki yaparız birşeyler deyip, konserde görüşmek üzere yanımızdan ayrıldılar.






Sıra "Hayvanlar Alemi"yle alternatif sahne önünde karşılaşmaya gelmişti.. Sahnede çok daha etkileyici olduklarına karar verdiğimiz "Hayvanlar Alemi" 4-5. şarkı olarak son EP'lerin hepimizin beklediği "Gökte Güller Açıyor"u anons edince hepimizden bir uğultu yükseldi. Cidden çok güzel anlardan biriydi festivalde. Ep ve 2006 yılında çıkan "Gaga" albümünün satışınıda sahne önünde yapan grup üyeleri. 1 ytl. ye 2007-2008 arası çıkan 4 Ep'lerinin toplandığı CD'yi sattı. Müzik marketlerde bulabiliceğiniz "Gaga " albümünüde 5 ytl. gibi leziz bir fiyatta satan topluluğun bir poşet getirdikleri CD'ler ressmen kapış kapana gitti ve bitti. Bizlere harika anlar yaşatan "Hayvanlar Alemi"ne teşekkür ediyor, en yakın zamanda tekkrardan yollarımızın birleşmesini diliyorum: www.myspace.com/hayvanlaralemi

"Hayvanlar Alemi" sahneden inerken, diğer sahne olan ana sahnede "DDR" soundcheck yapmaya başlamıştı. Konsere bir türlü canlı dinleyemediğim (ki zaten 1 defa canlı izledim İzmir'de "DDR"yi) "Kar Sıkıntısı" adlı enstrumental besteleriyle giren "DDR", sırasıyla "Meinhof", "Kötülüğe Tapanlar", "Tanklar ve Yığınlar", "126" gibi yakından tanıdığımız kayıtlarını canlı dinlemek inanılmaz zevkliydi. Çalamalarını beklediğim kayıtlardan biride "Kraftwerk" coverı "Home Computer" idi. Ama sahneden erken inen gruplardan biride "DDR" oldu aslında. Ve biz çok üzüldük bu duruma ailecek. Konser sonrası muhabbet ettiğimiz "DDR"den güzel haberler aldık. Albüm kayıtlarından olan "DDR" kısa zaman içinde 11 şarkıyı kaydetmişler bile. Albüm için sabırsızlanıyorum tek kelimeyle. Yanlarında getirdikleri CD'leri ve 3 DDR tişörtünü bana veren grup üyelerine tekrardan teşekkür edip, CD'leride bizimkilere dağıtıp 2 tişörtü yanıma aldım. "Meinhof" sonuna doğru birer omuz attığım Baran, Orçun ve ben düşerken tutmayıp geri çekilen Özer beylerede teesüflerimi sunuyorum. Çok güzel düştüm salaş pogo yapayım derken : ) O değilde kamera paso beni çekiyormuş tam rezil olduk yahu ahahah..




Geri kalan bir kaç gruptandanda kısaca bahsedeyim.. Dinar Bandosu; Albüme göre sahnede çok daha iyi görünen grup, baya yer edindi izleyenlerin gözünde. Konser sonrası Bass gitarları çalınan topluluğun sinirleri gayet gergindi. Kulis arkasında muhabbet ettiğim ve Ychorus'da tek yazısı olan Ali Ece beyler ve davul'cuları Yılma beylerle biraz muhabbet ettik. Neyseki daha sonra bulundu Bass gitar, çalan elemanla birlikte. Sonrasında neler oldu tam kestiremiyorum. Performansları saykoydu elbet. Eğlendi insanlar

Konguistador: Avustralya'dan gelen Hard Rock ayarında grup cidden basit ve sıkıcıydı. Birkaç şarkı zor dayandık acil çıkış dedik sonra. Yazık yani onca yol gelmişler. Alkışlar bile azdı. Genç Cazcılar: Güzel şeyler yaptılar ama ben ara ara dinleyebildim. Fotoğraf çekildiğimiz aana denkgeldiler. Festivalden ayrılan arkadaşlar vs. derken hepsi güme gitti aslında benim için. Kötüde oldu tabi bu. "Cümbüş Cemaat": Pek ilerden duyduğum Tosun Paşa filmindne çıkmış müzikleri çalan topluluğu ne yazıkki dinleyemedim. Ama iyi çalıyordı sanki. Aklım kaldı. "Kramp" sahne almayınca Ana sahnenin ve festivalin canlı performans konusunda kapanışını "Hakan Kurşun" yaptı.. Bass gitar monitörünü bir türlü düzeltemediler bence konser boyunca. Çok kötü kulak tırmaladı özellikle başlarda. Hatta en beklenilen şarkı " Boğazın Üstünde" çalınıp bitince, birkaç kişi dışında kimse alkışlamadı. Bu arada tüm bildiğiniz "Hakan Kurşun" besteleri evrim geçirmiş ne yazıkki. Yer yer güzle olsada. genel anlamda Blues bir anlayışla yapılmış uzun doğaçlardan oluşuyor artık. Pek iyi değil bu benim için aslında. Üzülmedimde değil. Herneyse.. böylelikle konser ve festivalde sona ermiş oldu.


11 Ağustos sabahı uyanıp Taksim'e gititk cümbür cemaat. Akşama kadar Kadıköy, Taksim arası gezdik bolca. Sonra biz Yaşar'la 5 gün daha İstanbul'da kaldık. Bir kaç daha buluşmalar yaptık Taksim'de. Keyifliydi herşey. Dönmenin verdiği psikolojide her zaman ki gibi çekilmezdi tabi. Taksim'de en çok gittiğimiz mekanında fotosunuda ekleyip yazımı bitireyim diyorum artık.


Galatasaray lisesi karşısındaki sokağa girip bir kaç adım yürüdüğünüzde sağda kalan bu meyveleri sıkıp suyunu çıkaran mekana bayıldık tek kelimeyle.. Her Taksim'e gittğimizde uğradığımız mekan sahipleride iyi insanlar, yaptıkları meyve sularıda öyle.


Aslında yazıcağım daha çok şey var ama.. Abartısız tam 5 saat oldu yazıya başlayalı, oruç bir yandan, güçsüzleştim koltukta. Fotoğraflar için Kürşat'a, yanımıza geldikleri geldikleri için tüm destekçilerimize ve konuşupta buraya yazmayı unuttuğum arkadaşlara çok teşekkürler ediyorum. Bir diğer güzellikte rastlaşmak üzere..
.tolgA.

Dimdipnot: Yazıyı yazarken sırasıyla şu albümleri dinledim: Suede - A New Morning, Suede - Coming Up, Suede - Head Music, Suede - Dog Man Star (uuzun zaman olmuştu dinlemeyeli)




4 Kişi Yaladı :

partihayaleti | 5 Eylül 2008 17:45

güzel yazı olmuş tolgacım. herşey gözümde canlandı tekrardan. yorucu ve güzel bir anı olmuştu bizim için.

giz* | 5 Eylül 2008 19:05

çok güzel olmuş bu yahu. -ben de yazdım kimse iplemedi ama, neyse :p-

şaka bi yandan, barışarock gelse gelse hep ya. hep böyle festivallerimiz olsa bizim, gülsek, eğlensek, ne bileyim.. muhabbet etsek, çimleri dövsem ben gülmekten, sen gene birşeyler söylesen tolga, yaşar bi köşede gülmekten ölse, baran susup susup otursa, özer gitar çalsa... oof of..

arvadite | 6 Eylül 2008 12:24

yazılar güzel gidiyo

Serkan Dogan | 7 Eylül 2008 14:12

gayet guzel gunlerdi.
yazi sahane olmus, eline diline saglik

Yorum Gönder

.

.

Öpücük