"94 sets of beats with 2, 3, 4, 5 frequencies taken from a catalogue of sound events that I and my collaborators have created in the electronic music studio S 2F M around the year 1965. These sound events were meant to be used for various compositional purposes. Each set of beats lasts approximately 30 seconds; they are arranged as follows: 10 sets with two frequencies, 25 with three frequencies, 31 with four frequencies, 28 with five frequencies. Listening at low level is suggested. P.G." - inside cover
Uyku-uyanıklık arası hal yapay olarak oluşturulabilmekle birlikte, doğal olarak da ortaya çıkan bir durumdur. Bu hal kişilerin uykuya dalarken ve uykudan uyanırken de kendiliğinden oluşan bir haldir. Bunun dışında narkoz etkisiyle ya da başka nedenlerle bayılmalarda da bu halin ortaya çıkması söz konusudur. Çok bilinen bazı örnekler, ameliyat masasında narkozdan ötürü baygın olarak yatan ya da kalbi durduğu için öldüğü sanılan kişilerle ilgili yaşanmış deneyimlerdir. Bu durumdaki bir kişinin zihni boşalmış bir haldedir ve dışarıdan gelen paranormal algılamalara açık bir konumdadır. Bu durumdaki bazı kişilerin bu sırada yaşamış oldukları bazı paranormal algılamalar sıklıkla ölüm-ötesi deneyimi adı verilen deneyimleri oluştururlar. Bu deneyimleri yaşayan kişiler yaşadıkları deneyimlerinde, genellikle ruhlarının bedenlerinden ayrılarak öbür alem denilen bir yere gittiklerini, burada bazı ölmüş başka kişilerin ruhlarıyla (genellikle kendi akrabalarıyla) ve bazı ruhani varlıklarla karşılaştıklarını iddia ederler. Bu şekilde yaşanan deneyimlerden, çoğunlukla ruhun ölümsüz olduğu ve bedenden ayrı olarak bilinçli bir şekilde yaşayabileceği görüşleri ortaya çıkar. Ancak bu görüşler herkesçe kabul edilmez ve bu tür deneyimleri yaşamış kişilerin kendi zihinlerinde oluştuğu düşünülen halüsinasyonlar olarak görülürler.
Mevsimsiz görülen bu rüya beklenmedik aksiliklerin kişinin ruhsal dengesini bozacağına, bir anda karamsarlığa kapılacak olan rüya sahibinin düşünmeden alacağı kararlar yüzünden daha sonra rahatsızlık duyacağına yorumlanır. Sorunlar hakkında kimseyle konuşmayan, ailesini üzmemek için her türlü derdini içine atan rüya sahibinin şanssızlıklar yaşayacağına da alamet eder. Birine aşık olup hayatını ona göre düzenleyen kişinin yaşayacağı ayrılıktan sonra duyacağı pişmanlığa, geç kalınan fırsatlara da delalettir.
Post Hardcore severleri tatmin edebilecek nitelikte, buharlı ve gazlı bir albüm. Yürüyüş ve spor yaparken güzel gidenlerden. Yğlar yakılsın, melatoninler salgılansın.
Paris, 1927 doğumlu olan ve 2017'de dünyadan yine Paris'ten ayrılan Fransız bestecinin, önemli bir albümü. Sanatçı, ilk bestenin kayıdını 1958 yılında, plak formatında yayınlamıştı. Aradan geçen onca yıl sonrası, vefatından bir sene öncesi tekrardan, yeniden LP formatında piysaya sürülmüştü albüm. Ele aldığım albümün, dinlemek için kapağı bile yeter..
Rüyada kazak giymek, uzun süre ödenmek zorunda kalınacak borç anlamına gelmektedir ve genellikle kişinin maddi durumunu düzeltemediği gibi, her geçen gün yeni harcamalar ve ödemeler nedeni ile var olan borçlarına bir yenisinin daha ekleneceği anlamına gelir. Kazak giydiğini görenlerin başlarına beklemedikleri aksilikler gelir ve moral bozukluğuna yol açacak pek çok kötü dedikoduya karışan isimleri yüzünden toplum içine çıkmaktan çekinir hale gelirler. Maddi konularda yaşanacak zorluklara da dikkat çeken rüya, kişinin ailevi sorunlarla uğraşırken de yalnız kalacağına ve psikolojik olarak kendisini çok yıpranmış hissedeceğine de yorumlanır.
Kanser hastalıklarının en önemli nedeni serbest radikallerdir fakat bunlar dışında başka nedenlerden de kaynaklanan kanser vakaları vardır. Pancar anti kanser özellikleri ile tanınır ve birçok kanser çeşidine yakalanmamak için bünyenin direncini arttırır. Pancarın içerdiği anti kanserojen bitkisel besinler kanserle mücadelede yardımcı olabilir hatta kansere yakalanmayı önleyebilir. Yapılan bazı bilimsel çalışmalar, pancar özünün çoklu organ tümörlerine engel olduğunu ortaya koymuştur. Meme, prostat ve pankreas kanserini tedavi etmek için pancar menşeli ilaçlar üzerinde çalışılmaktadır.
Lettrist sound poet, ressam ve ses sanatçısı. Burada paylaştığım; ilk olarak 1976'da ünlü küratör Guy Schrananen'in girişimiyle basılmış ve 2007'de yine ünlü kayıt şirketi Alga Marghen tarafından düzenlenerek yeniden basılan, Dufrêne'nin 1968-76 arasında kaydedilen sesle ilgili çalışmalarının büyük çoğunluğunu içeren 4 CD'lik bir derleme. Kendimce; gerek aynı dönemlerde gerek sonrasında gelişen müzikteki doğaçlama ve gürültü ile ilgili çoğu kavramı ve estetik anlayışı ne kadar etkilediğini tam bilemesem de şaşırtıcı derecede başarılı bir şekilde önceleyişinden dolayı çok daha fazla bilinmesi ve dinlenmesi gereken bir sanatçı. Brion Gysin veya Jean Cocteu'nun çalışmalarını sevenlerin özellikle hoşuna gidecektir.
"Zet, Kasım 2017’de yayın hayatına başlayan yeni bir müzik yayını. Fulden ve Nayuk’un hazırladığı radyo programı pazartesi günleri 21:00’da Karşı Radyo‘da yayınlanıyor.
Feminizm ile müzikal zevklerini sorgulamaya başladıktan sonra, dünyanın pek çok yerinden kolektif ya da bireysel, kadın, kuir, cinsiyetsiz ya da cinsiyetli yaratıcılarla karşılaştığını ifade eden Fulden ve Nayuk, hiphop’tan ambient’a; edirne’den kars’a çok renkli bir müzik programı hazırlıyor. Zet‘i facebook ve soundcloud üzerinden de takip edebilirsiniz."
“Zet bir yan yana gelme girişimidir. Kulaklıktan gelen sesleri bildiğimiz bilmediğimiz evlerde, parklarda, yollarda, sokaklarda, sahillerde, nefes alabildiğimiz tüm alanlarda nefes alabildiğimiz tüm insanlarla beraber dinleyebilme hayalidir. Müzikal yalnızlığı paylaşırken tembelliğe kaçmama çabasıdır. Hem uzun bir tarihin hem de uçsuz bucaksız çağrışımlar evreninin müzikal ifadesini arar.”
'Using simple and functional components, Zimoun builds architecturally-minded platforms of sound. Exploring mechanical rhythm and flow in prepared systems, his installations incorporate commonplace industrial objects. In an obsessive display of simple and functional materials, these works articulate a tension between the orderly patterns of Modernism and the chaotic forces of life. Carrying an emotional depth, the acoustic hum of natural phenomena in Zimoun's minimalist constructions effortlessly reverberates.'
Buralara düşmemiş olduğunu görünce biraz şaşırdım. 80'lerde çıkmış bu tür ve tarz materyallerinden az dinlemedim ama gerçekten duyduğum şeylerin hepsinden biraz daha farklı. Lo-fi ve savruk Fransız Coldwave.
Field Mice gibi biraz daha Amerika'da yapılan ama yine de Heavenly gibi İngiltere'deki soundı da çağrıştıran Amerikalı ikilinin ilk ve tek albümü. Kendimce gerçekten her Twee/Dream Pop seveninin bilmesi gereken bir albüm.
Genel olarak endüstriyel kültürün dünya algısı ve dilinin bir parçası olan (ve gerçekten de müziğe kendini bu akım aracılığıyla eklemleyen) gürültüyü genel olarak yıkıcı, tepkili ve bazen de ilkel kabul edenler için yenilikçi sayılabilecek bir kayıt. Kore'nin doğaçlama sahnesinin iki bilinen isminden Erstwhile kataloğu için bile özgün bir albüm.
Matthias Bossi: thunder drum, Chinese gongs, shaky flotsam, percussion
William Winant: timpani, roto-toms, percussion
17 Temmuz 2017'de yayınlanan Wild Red Yellow, bazılarımızın sınırlarını, bazılarımızın da sınırsızlıklarını aşındıran bir koku misali.. Contemporary Jazz, Avant-garde Jazz, Free Jazz, Free Improvisation aurasını sevenler için farkındalık eylemimi sembolik tutmakta fayda görüyor ve bir sonra ki tuz zerreciğimizde buluşmak adına sonlandırıyorum.
Avustralyalı ikilinin dolayımsız samimiyet, tasasızlık ve iyi dileklerle dolu singlelarının derlemesi. Ne zaman nerede olursanız olun geriye dönüp yaşadıklarınız, sevdikleriniz ve ellerinizden kayıp giden her şey üzerine düşündüğünüzde hepsini sıcak bir gülümsemeyle hatırlamanız; hep mutlu ve güzel olmanız, hep gülmeniz dileğiyle.
İlk bu şarkılarını dinledim. Şu an "Niye daha önce dinlemedim" diye üzülüyorum. Başka parçalarını dinleyip, bir ihtimal üzüntüm hafiflemeden paylaşmalı; kederli, kasvetli, canlı, duyguları hedefleyen, ne de güzel parça.
Kendisi tercih etmese de genellikle
minimalizmle ilişkilendirilen New York’lu bestecinin 70’lerden günümüze uzanan
albümleri arasında Swans üyesi Michael Gira ve Janek Schaefer ile ortak
çalışmaları mevcut. Göçmen Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen ve profesyonel olarak müzikle uğraşmaya
bar mitzvahlarda, Yahudi düğünlerinde ve sinagoglarda şarkı söyleyerek başlayan
Charlemagne Palestine, ya da
asıl ismiyle Chaim Moshe Tzadik
Palestine, dini Yahudi müziğinden büyük ölçüde etkileniyor. Manhattan’a
taşındıktan sonra bir kilisede carillon’cu olarak görev yapmaya başlayan
Palestine’in müziğinde buna paralel olarak yer yer zil kullanımına da
rastlanıyor. Palestine, yedi yıl süren bu görevi boyunca Tony Conrad ya da her
gün onu dinlemek üzere kilise kapısına konuşlanan Moondog gibi dönemin ünlü Amerikalı
avant-garde müzisyenleriyle tanışıyor ve deneysel üslubuyla New York müzik
sahnesinin tanınan simalarından biri haline geliyor.
CharlemagnePalestine, geçtiğimiz aylarda Borusan Müzik
Evi’nde Nova Muzak adlı yeni müzik serisi kapsamında, Grouper’dan sonra Chatham
Rhys ile birlikte konser verdi. Mikrofona ve piyanoya bağlanmış rengarenk kumaş
parçaları ve sahnenin her yerine yerleştirilen onlarca peluş hayvan arasında
sahneye çıkan ikili özellikle konserin sonlarına doğru renkli kişilikleri ve
mizah anlayışlarını ortaya koydu. Palestine konserlerinin adeta imzası
olan ve kendi peluş hayvan koleksiyonundan oluşan bu sahne dekoru, onun animizm
inancına, büyük ilgi duyduğu antikçağ medeniyetlerine ve kendisiyle aynı
kökenlere sahip Yahudi bir ailenin icat ettiği ayı Teddy’ye gönderme yapıyor. İkilinin
hisli ve biraz karanlık performansı bu renkli ve eğlenceli atmosfere tamamen
zıttı denebilir. Ama hipnotize edici müziklerinin yarattığı trans hali, sahne
dekorunun mistik çağrışımları ve alt metinleri ile uyum içindeydi. Yaşlarından
beklenmedik bir performans sergileyen Charlemagne Palestine ve Chatham Rhys ne yazık ki Türk
dinleyicilerden hak ettiği ilgiyi göremedi, muhtemelen sadece Grouper’ı
dinlemek üzere gelmiş olan bir kitle, performansın ortasında birer birer salonu
terk etti. Konser bittiğinde salon büyük ölçüde boşalmıştı. Çok uzun girişlerle
başlayan, bol tekrara dayalı bu müziğin alışkın olmayan bünyeler için sabır
gerektirdiği bir gerçek ama gösterilen bu sabra değeceği tartışmasız.
52 dakikalık tek
bir piyano parçasından oluşan Strumming
Music, Charlemagne Palestine’in 1974’te yayınladığı ilk iki albümden biri. Hala
albüm yayınlamaya devam eden Palestine’in şu anki tınısını, yılların ya da
birçok ünlü müzisyenle ve toplulukla iş birliğinin bu tınıya getirdiği
çeşitliliği ve zenginliği tam olarak yansıtması mümkün olmasa da bestecinin
müziğine dair iyi bir fikir verebilecek nitelikte bir albüm. Bu vesileyle
Charlemagne Palestine’in Türkiye’de daha çok dinleyici bulması dileğiyle...
Çılgın Orlando (İtalyanca: Orlando Furioso) 16. yüzyılda Ludovico Ariosto tarafından İtalyanca olarak yazılmış bir epik şiir'dir. Elimize geçen versiyonlardan ilk 1516'da hazırlanmıştır ama kabul edilen son tam versiyon 1532'de basılıp yayımlanmıştır.
"Çılgın Orlando" 1495'de yazarının ölümünden sonra basılmış olan "Matteo Maria Boiarda"'nın yazmaya başlayıp ama bitirememiş olduğu "Orlando Innamorata (Aşk İçinde Orlando)" eserinin devamı olarak Ludovico Ariosto tarafından hazırlanmıştır. Bu şiirin kahramanları ve olayları pek çok sanatçı tarafından tablo ve müzik eserlerinde kullanılmıştır.
Dinleyince çok kişinin bildiği, dinlediği zannettim; değilmiş. Bir yerde Broadcast ile Yo La Tengo arası demişler. Anlamam, etmem. Dinledim, dinleyiniz, hatta albümü de... (lütfen)
Gevşek telli gitarı, sırtına taktığı uzadıya kıvrılan plastik kanatları, arkasına aldığı coşkun cemaati ve ona eşlik eden misafirleriyle bazen Elder bazen Reverend olarak bilinen Utah Smith'in 1940-60 arası kilise vaazları ve stüdyo kayıtlarından bir derleme. Genelin alışık olduğu duyarsız tüketiciliğe kendini pek kolay vermeyen, kendisinin saf inanç ve koşulsuz sevgiden gelen esrime duygusunu çoğunluğun ucundan paylaşabileceği bir kayıt.
Bazıları az bazıları görece daha çok bilinen Yunan post-punk/new wave/coldwave/minimal synth/synthpop gruplarının çıkış yılını bilmediğim ama bütün çalışmaların 80'lerden olduğu bir derleme. Bu derlemenin benim görüşümce önemi, içindeki çalışmaların genel olarak üstünlüğünden çok birbirinden farklı/gölgede kalmış parçaları öne çıkarması ve benim Yunan müzik kültüründe çok kere gözlemlediğim (artı saydığım türlere de içkin kabul edilebilecek) hüznün dansla ve yüksek perdeden ifadesinin açık örneklerini barındırmasından kaynaklanıyor.
Nasville çamurundan çıkan grubun bu videosu 10 yıl önce yayınlandı. Artık aktif değiller. Üretken bir grup da olamamışlar lakin Kaset formatında 2007 ve Live olarakta 2010'da olmak üzere 2 albüm yayınladılar. 2014 yılında, farklı bir kapak ve farklı bir label ile Meets Gruesome tekrar yayınlandı. Hepsi bu kadar. Unutuluyorlar.. artık unutuluyorlar.
Sad Eyed Lemurs ile 2000'lerin başında Kod Müzik'ten ücretsiz edindiğim ve üzerinde ismi dışında bir şey yazmayan 22 parçalık albümle tanıştım.
Ücretsiz dağıtılan albümden beklentim yoktu, dinlediğimde ise ağzım açık kaldı.
Canlı enstrümanlar kullanılmasına rağmen kayıt, profesyonel albüm temizliğindeydi. (Evde kayıt ortamı kurmanın, maliyet dolayısıyla bu kadar kolay olmadığı zamanlardı.)
Teknik anlamda eleştiri yapacak bilgiye sahip değilim ama meraklı bir dinleyici olarak diyebilirim ki esas önemli olan, albümün, müziğin, parçaların özgünlüğüydü. Oluşturan, dinleyicisine hislerini olduğu gibi aktarabiliyordu.
Yazı, yakın zamana kadar "Ne yazık ki uzun süredir sesi, soluğu çıkmıyor"la devam ederdi ama sevindirici şekilde, sessiz kaldığı yıllar boyunca bir umutla internetteki aramalarım, geçen yıl karşılık buldu.
Mert Başaran, Sad Eyed Lemurs projesine ait parçaları, geçen yıldan bu yana, giderek azalan aralıklarla Youtube üzerinden yayınlıyor.
Bu ay "Desert" adını verdiği yeni bestesinin de yer aldığı birçok parça yayınladı. Konser verme ihtimali de var, o da olursa ne güzel olur.
Kendine has müzik yapan, ülkenin "underrated" müzisyenleri arasında başı çektiğini düşündüğüm Sad Eyed Lemurs'u takip etmeniz dileğiyle...
Merhaba. Bu derlemeyi nereden nasıl bulduğumu hatırlamıyorum. İçindeki hiçbir grubu da daha önce hiç duymamıştım. Biri Amerikan diğeri Belçikalı iki ufak labelın ortak yayını. Parçala tipik Indie karışık kasetlerinden sound ve çeşitlilik olarak görece ilginç bir farklılık gösteriyor.
Amacım sadece, sevdiğim ve daha çok kişi tarafından duyulması, bilinmesi ve takdir edilmesi gerektiğini düşündüğüm sesleri tanıtmaktır. O halde, lütfen siz de, müziklerini sevdiğiniz buradaki sanatçılara, onların orjinal eserlerini satın alarak elinizden geldiğince destek olmayı ihmal etmeyiniz. Lütfen..
In this blog, our purpose is just to introduce the sounds we love and (we think) should be heard, known and appreciated by much more people.. so, please do not forget (and neglect) to support the artists here that you love their creations as possible as you can, by buying their original material. (for musicians: if you want us to remove the albums of yours here, please mail us:ychorus@windowslive.com