4 com

Valgeir Sigurðsson - Draumalandið (2010)


1 - Grýlukvæði
2 - Dreamland
3 - Past Tundra
4 - "I offer prosperity and eternal life..."
5 - Laxness
6 - Hot Ground, Cold
7 - Draumaland
8 - Economic Hitman
9 - Cold Ground, Hot
10 - Beyond The Moss
11 - Nowhere Land
12 - Helter Smelter


0 com

Au Revoir Simone - A Violent Yet Flammable World (Live)
Uploaded by orchardmusic. - Music videos, artist interviews, concerts and more.

bunu birgun kimse benimle evlenmeyecegi icin yapiyorum.
adios/
0 com

Epic 45 - Ghosts on Tape



Epic45'ın son olarak çıkardığı mini albümleri In All The Empty Houses'dan
Kitleyici bir klip ve aynı şekilde kitleyici bir parça.
Herkesin ellerin sağlık cidden!

Ayırca Epic45'ın 7 Mayıs'ta Peyote'de sahne alacağını da hatırlatalım buradan :)
0 com

Africa Germany Germany Mexico Turkey Australia - Africa Germany Germany Mexico Turkey Australia (2009)



Yerden yüksek... Ducktails ve Julian Lynch'in evi Olde English Spelling Bee'den bir işbirliği sonucu ortaya çıkıyor kısa adıyla Africa Germany Germany Etc. ve bize doğaçlamayla açılan kapıların ardındaki güzelliği gösteriyor. Ducktails insanı Matt Mondanile, Alice Cohen ve OESBEE'den Todd Ledford bir araya gelip bir süreliğine farklı düşünmemize, farklı görmemize ve farklı duymamıza sebep olacak bu kaydı yapmışlar. Hepsinin ellerine sağlık diyoruz, yüksek sesle ve gözler kapalı dinlemenizi tavsiye ediyoruz.


tracklist:

01 - Retraced Steps
02 - Neglected Harem
03 - Left Pocket


Evet bunu istiyorum!
0 com

Sun Ra And His Myth Science Arkestra - When Angels Speak Of Love (Evidence Music, Inc. , 2000)



Coming Soon ! / Pek Yakında !

0 com

Forest Swords - Fjree Feather Ep (2009)




Forest Swords, futbol severlere ve özellikle de Premier League'i yakından takip edenlere tanıdık gelecek Wirral - Merseyside/Liverpool'dan bir arkadaş. Tolga'da Miarches videosunu zaten eklemiş önceden. Bize düşen de diğer bir videosu Glory Gongs ve Fjree Feather Ep'sini sizlere sunmak. Buyursunlar efenim..

tracklist:

01 - Down Steps
02 - Red Rocks Fogg
03 - Kaibasa Claps
04 - Trust Your Blood
05 - Riverbed
06 - Bones

1 com

The Chameleons - The Fan And The Bellows (1988)


88 tarihli The Chameleons toplama albümü "The Fan And The Bellows", bir bütün olarak ele alındığında aslında ortalama seviyede seyreden bir albüm.. onu benim gözümde oldukça değerli yapan şey ise, grubun ilk dönemlerine ait olan ve biraz daha punk'a yakın duran, daha önce yayınlanmamış bazı parçaları içermesi.. albümün ikinci yarısında yer alan bu parçalar aslında yine The Chameleons'ın bilindik post-punk hallerinden aşina olduğumuz temaları (amaçsızlık, anlamsızlık, anlamsız kısır-döngüsel rutinler, bunalımlar, sıradan hayatın bayağılığı, kafa karışıklığı, anlam arayışı, vs.) yine harika bir şekilde işliyor, fakat bu sefer daha farklı bir tarzda: punk öfkesi ve gazıyla, dinleyeni zıplatıp dans ettirecek şekilde..

DWNLD
1 com

Burzum - Belus (2010)



Varg Vikernes (aka. Count Grishnackh), "kilise yakan çocuk" geri döndü. Filosofem gibi değil ama "saf Norveç black metal"...

tracklist:
Leukes Renkespill (Introduksjon)

Belus' Død

Glemselens Elv

Kaimadalthas' Nedstigning

Sverddans

Keliohesten

Morgenrøde

Belus' Tilbakekomst (Konklusjon)



DOWNLOAD


0 com

Twin Sister - Vampires With Dreaming Kids (2008)



Vampires With Dreaming Kids, Brooklyn'li gençlerin ilk resmi Ep'si. Kendilerine ait siteden demolarını, keyfi kayıtlarını ve diğer şarkılarını dinleyebilirsiniz. Dinlemesi oldukça keyifli, Ginger ise fazlasıyla güzel bir şarkı. I Want A House da güzel ama Nectarine kadar değil. Nectarine de Ginger gibi fazla güzel. Hadi dinleyin!


tracklist:

01 - Dry Hump (03:53)
02 - Ginger (04:00)
03 - Nectarine (03:13)
04 - I Want A House (04:29)

Evet bunu istiyorum!

twinsistermusic.com
0 com

Davíð Þór Jónsson


Sabah kalktığımda içimde bir huzursuzluk vardı zaten... Bir gün evvel; aynı saatte sorunsuzca uyanmış olmama imrenip, 20 dakka geç uyandığımın farkına varınca kalktım yataktan ve tabii giyinerek aşağı indim... Okul servisi geldiğinde, servise binerken tanıdık birilerini aradığımı söyleyemeyeceğim. En azından; elimde tuttuğum Svevo kitabını artık okumak istiyordum. Yurt kaotik ve ben bu kaotizmin içerisinde sıkılıyorum, ama sıkılmakta fayda etmiyor, serviste yine beyin ütülemeler; hızlıca konuşmalar ve tabii varış... Servis, okulun önünde durduğunda; öğrenci kimliğimi kaybetmiş bir şapşal olarak, adama yurt kimliğimi gösterdiğimdeki tedirginliğim herhalde son zamanlarda hayatıma giren tek atraksiyon. Gün başlıyor; İnglizce görmenin ağırlığı üzerimde, pencereden de bakamıyorum. Şapşalım; sırtımı pencereye dönmüşüm, oturduğum yerin yanına koyduğum Svevo kitabı da benimle seyyah hala; ben ona dolaylı yollardan öğretiyorum...Ve ardından 2 ders sonunda, yine yemekhane; yine Elephant' tan sahneler dönüp dolanıyor;

"acaba bu UGG botlu kızlar da, yediklerini gidip tuvalette kusuyor mu?"

(acaba bi gün okulda katliam yapacak potansiyel insanlarla tokalaştım mı?)


3. ders başladığında kaçamak uyukluyorum; öğle arasından kalma Bull In the Heater ve ismini hatırlamak için her şeyimi vereceğim o şey zihnimde, sadece bana özel yankılanıyor. Sonraki dersi de iteleye iteleye bitiyor okuldaki günüm...

...


İşte bundan sonrası; benim aslında "hiçkimse" ile "aptal" olmam arasında şekillenen bir pasaj...

Evet aynen böyle. Hocanın "ders bitti" demesinden sadece bir kaç saniye sonra "Iron and Wine" dinlemek istediğimi farkedip elimi MP3 player a atıyor, şarkıyı buluyorum. İç mekanda işim bitiyor artık. Okuldan çıktığımda; Eugene Hutz' un Everything Is Illuminated' da neden oynadığını düşündürüyor bana Kuştepe; Interpol açıyor, gelen geçene bakıyorum. Anlamadan... Mete geçiyor; Mete ile konuşurken başlıyor o tekleme... Tekliyorum gerçekten de; Sanki, Mete ile hayatın anlamı üzerine filan konuşmam gerekiyormuş gibi geliyor. Oysaki; Antakya da bile bu kadar çok görmüyordum onu... Farkına varıyor Mete "hiçkimseliğimin" ve gidiyor. Interpol devam ederken; öğlenleyin unuttuğum sahneleri düşünüyorum... İsmini bilmediğim fakat güzel olduğunu düşündüğüm arabalarla geçiyor insanlar. Hala mana veremiyorum hiç bi şeye, değer verdiğim tek şey kulağımdaki sesler oluyor ve durduğunu farkediyorum onların da. Hayır hakikaten durmuyorlar! Araba çarparcasına geçiyor ve insanlar benim neden 10 metrekare çevremde kimse yok anlıyor galiba...

Neyse; çok sıkıntılı bir vücut dilim varki herhalde; beni tanıdığına kanaat ettiğim insanlar da geçerken sadece el sallıyor... Belki bir şeyler söylüyordurlar ama duymuyorum. Uykusuz kalmışım. Ama safi bunla alakalı değil. Karşıdan yurdun servisi geliyor...

The New' i iki kere işittim bu kadar geç kalmış olamazsın ulan!!

Bu gün küçük servis göndermişler. Tıkışıyoruz; arka kapıya doğru geçtiğimde "Bebeğim oldun daha ilk günden" naralarını işitince hemen tekrar "play" e basıyorum. James' i ne zaman açtığımı bile bilmiyordum halbuki; James çalıyor... James çalarken, kapının boşluğunda olduğumu fark edip çömeliyorum; kıçım açıldı galiba diye düşünüp tekrar ayağa kalktım mı bilmiyorum ama kıçım üşüyor... James bitiyor, sonunda Svevo yu okumaya başlıyorum. Tezer Özlü' yü düşünüyorum. Tezer Özlü' nün neden 1990 yılında doğmamış olduğunu sorgularken gözkapaklarımı gevşettiğimi fark ediyorum. Ve ardından nedense kapı açılıyor...

Üstüme gelen insanlar Çocukluğun Soğuk Geceleri' ndeki akıl hastanelerinden mi?! Yoksa onlar Paris'teki günlerden mi Tezer?!

O anda da aynı şekilde tekliyordum... Kapının açılma sebebini anlayamadım ama bir sürü insanın çıktığını gördüm... Evet serviste oturacak yeri olmayan; yerde çömelen tek çocukta bendim zira! Ama yanılıyorsunuz, bir kardeşim var. Fakat bunu sorana kadar yalnızdım...

Mario'ya acırcasına anlatıyor Svevo; dinlemiyorum hiç bir şey! Size gerçekten bu konuda yemin edebilirim. Hiç bir şey dinlemiyordum! Sebebini biliyordum, ama onunla yüzleşmem için zaman geçmeliydi; trafik bitmeliydi... Evet odaya geliyorum; agresifçe bastığımı düşündüğüm klavye tuşları sonunda, bir kaç dakika okuldan internete girdiğimde bulduğum bunu bana bahşediyor tekrar... Evet galiba sendelemem bu yüzdendi. Tekliyorum. Ama; Ballad Broken Heart yüzünden. Gelmeden tedirgin etti...

Kaydı yok bunun, ama Davíð Þór Jónsson' ın myspace indeki piyano notalarına bir göz atın...
0 com

Red Tide - Red Tide EP (2009)



Last.fm'e bakıldığında Red Tide adı altında birden fazla grup görüyoruz. Bir metal grubunun yanında bir de progressive, hardcore grubu Red Tide görüyoruz. Burada tanıtmak istediğim adamlar ise başka bir Red Tide.

Los Angeles çıkışlı bu grup Spencer Mandel, Teddy Cafaro, Giuliano Pizzulo ve Adrew Clinco abilerimizden oluşmakta. Kendilerinden myspace aracılığı ile haberim oldu, pek de güzel oldu.
Eski dost olan bu gençler çoğu grup hikayesinde olduğu gibi beraber vakit geçirirken bir anda grup oluvermişler. Tarzları hakkında bir şeyler söylemek oldukça zor çünkü yayınladıkları ilk Ep'lerinde tarzdan tarza geçişler görüyoruz. Atmosferik bir altyapı üzerine yumuşak vokaller ve ortalama diyebileceğimiz post rock ritminde bir garage rock grubu düşünün. Red Tide için uygun bir tanım olabilir bu. Çok garage'lık bir durum yok gibi gözükse de bu grubun kendi tanımlamalarından biri. Aslında bu ep'nin ilk iki şarkısı If By Land ve If By Sea, hem tek tek hem de aradaki geçişi de katıp bir bütün olarak ele aldığımızda (ilk şarkının başından ikinci şarkının sonuna kadar olan süreç) grubun genel yapısını ortaya koyuyor. Bu iki şarkıdan sonra gelen Parcel ise bence ciddi anlamda ep'nin göz bebeği. Bir anda huzurla karışık bir hüzüne boğuveriyor insanı. Albümün geri kalanında ise grubun Treehouse ile beraber post rock'a da göz kırptığını görüyoruz.
Sözün özü, karşımızda farklı tarzlara hakim olmaya çalışan taze bir grup var. Ep, grubun bandcamp sitesinden de değişik formatlarda indirilebiliyor. İyi günlerle dinleyiniz.




tracklist:

01 - If By Land
02 - If By Sea
03 - Parcel
04 - Baggage Claim
05 - It's Mine
06 - Treehouse
07 - Love Email


Evet bunu istiyorum!
http://redtide.bandcamp.com
0 com

Aube - Live Performance

"LUMINOUS" is the title of the contemporary art exhibition series by ARICHI+SASAOKA from Osaka Japan. Their installation is expressing the planned accidents by flickering lights on the environment use flourescent lamps and the variable-voltage transformer. This "LUMINOUS" tape is consist with their installation.

Aube + Op. Eklekt - Live At Moma, Shinsaibashi, Osaka, 18. JUN, 1992

0 com

Danny Paul Grody - Fountain (2010)


1 - Dawn
2 - Four Years
3 - Well Fisher
4 - Route 1
5 - Hungry/Haunted
6 - Covered Mirrors
7 - Fountain
8 - Eve
9 - Night Blooms
10 - Natural West
11 - Finding Time


2 com

Jason Webley & Andru Bemis - How Big Is Tacoma


Jason Webley beyfendimize hastayımdır... Antakya' da PC uyuzluk yapmasaydı ne güzel albümlerinin hepsini ekleyecektim buralara. Olmadı. Bir kaç saat evvel Efe sayesinde çok nadir bulunan bu albümünü buldum... Güzel melodiler var, ama biraz fazla eğlence bir şey

Kendisinin Dresden Dolls un Shores of California klibinde de görülmüşlüğü vardır. Lakin; aslında kugl olduğundan çok popüler değildir.

(Ama cidden bunu bulmak çok zordu benim için)


--Burada--
2 com

Ychorus Volume 57




Yine bir Ychorus Volume toplaması ile karşınızdayız. Hem de 57. toplama ile !

Son aylarda iyice Ambient, Drone, Noise, Experimental, Industrial tadlara ağırlık vermekten ilk göz ağrılarımızdan olan Indie ayarı müzikleri es geçer gibi olduk, farkındayız.. Bu sefer ki toplamam da, kıyıda köşede kalmış ve reklamsızlıkla boğulmuş, dağılmış ama bir zamanlar bazı insanların gönül telini titretmiş, heyecanlandırmış, dans ettirmiş ve hayallere dalma itekliyicisi olmuş olan 80'ler, 90'lar Indie Pop projelerine ayırdım. Genelde plak kayıdı olan kayıtlarda ki çıtırtılarla da, daha da bir nostalji havasına girebiliyoruz.. Lo-fi damak tadına eş değer olan bu güzelim kayıtları özenle elekten geçirip sizlere sunmanın kıpırtısını yaşıyor, özellikle 80'ler Indie Pop'la tanışıcaklar için Ychorus Volume 57'nin hint kumaşı değerin de olduğunu belirtmek istiyorum. Ayrıca 2000'ler Indie Pop'ından da ufak dokunuşlar yaptım ki araştırmasanız da kayıtlar kendini belli edicektir zaten. .

Sevgililer gününe ithafen yapılmış olan kapak çalışmalarını tasarlayan yüce kuul "Barış Malkoç" hazretlerine teşekkürlerimi iletir, resmi sitesinin linkini de yapıştırmayı takdirimin borcu bilirim.

ZHM Airbrush




Ychorus Volume 57


Girl Of My Best Friend - Warm Around You
The Gravy Train - Make It Better
The Sedgwicks - Here Tonight
Blueboy - Air France
The Haywains - Emily's Shop
Cartwheel - Please Don't Forget
Charlotte's Web - Delicious Pain
Popundret - Furball
The Best Wishes - Can't Walt For Summer
Bella Vista - Crushed
Casino Ashtrays - Comfortable Distance
The Rileys - Time Will Pass
Halftime Oranges - Zig Zag To The Orion Bag
The Cudgels - What Do I Get
Ego - Do You Want To Be My Love
Tree Fort Angst - Hope
Bouquet - Summer Swirl
Men Of Wstenesse - English Tragedy
Po! - Your Shout
They Go Boom!! - Don't Talk Do Me
Happydeadmen - In Memory Of Broken Hearts
Fosca - File Under Forsaken
Monograph - Paper Museum
Postal Blue - Summer Is What You Call It
The Brilliant Corners - A Wery Easy Death
The Proctors - Moon Song (New Version)







0 com

Various Artists - Blue Skied an' Clear (2002)


Ya, böyle gerçekten, paylaşıyor olmayı düşündükçe adamı yanıp tutuşturan albümlere yazacak bir şeyler bulmak oldukça güç. Hele ki mevzubahis Slowdive olunca bu durumla başa çıkmak daha da zorlaşıyor. Evet Slowdive dedik, siz de bir durdunuz.

Şimdi şöyle ki, bu Morr Music sanatçıları, kaşla göz arasında Slowdive için bir toplama albüm hazırlamışlar. İki cd'lik bu albümün birinci cd'si sanatçıların Slowdive cover'larından oluşuyor. İkinci cd'de ise, sanatçıların Slowdive'dan etkilenerek yaptıkları şarkılar bulunmakta. Tabi cover dedik, burada göreceğiniz şarkılarda shoegaze tesirini, efektli gitarlar yerine daha çok synth ve elektronik bir altyapı görüyoruz. Bunlar birleşince tadından yenmeyecek işler çıkmış ortaya. Örnek vermek gerekirse B. Fleischmann ve Ms. John Soda'nın beraber coverladıkları Here She Comes ise tam bir mükemmellik sanırım. Neyse, ben bu yazı işini elime yüzüme bulaştırmadan bu toplama albümde kim varmış kim yokmuş merak edenler için tracklist'i yazıyor sizleri kulaklıklarınızla baş başa bırakıyorum.

tracklist:

Cd-1

01 - Future 3 - Alison (3:13)
02 - ISAN - Waves (6:55)
03 - Lali Puna - 40 Days (3:52)
04 - Ulrich Schnauss - Crazy for You (6:31)
05 - B. Fleischmann & Ms. John Soda - Here She Comes (4:24)
06 - Limp - Souvlaki Space Station (5:19)
07 - Solvent - When the Sun Hits (3:59)
08 - Styrofoam - Altogether (3:58)
09 - Skanfrom - Here She Comes (2:31)
10 - ISAN - Celia's Dream (4:42)
11 - Komeit - When the Sun Hits (3:04)
12 - Manual - Blue Skied an' Clear (5:32)
13 - Herrmann & Kleine - Dagger (4:43)
14 - mum - Machine Gun (3:50)


Cd - 2

01 - Manual - Summer Haze (5:11)
02 - ISAN - My Last Journey (Weather Balloon) (5:56)
03 - Guitar - House Full of Time (4:46)
04 - Ulrich Schnauss - Wherever You Are (6:38)
05 - Styrofoam - Fade Out Your Eyes (5:25)
06 - Populous - Clijster (4:22)
07 - Future 3 - Stuff (3:50)
08 - Solvent - Discontinued Parts (Instrumental Mix) (4:02)
09 - Herrmann & Kleine - Leaving You Behind (6:32)
10 - B. Fleischmann - Take a Day Off (5:56)
11 - Icebreaker International & Manual - Into Forever (5:06)
12 - Komeit - Same, Same (4:03)
13 - Ms. John Soda - Solid Ground (3:27)
14 - Limp - Silent Running (4:34)


Link 1
Link 2


Özel Not: Duygu, gerçekten böyle bir şey gözümüzden nasıl kaçmış ben de bilmiyorum ama dünya üzerinde böyle bir şeyin varlığından haberdar ettiğin için ne kadar teşekkür etsem az. Yakında görüşürüz...
0 com

The Pastels - Sittin' Pretty


İskoçya' dan 80's Indie...

--Burada--
0 com

Maria Peszek - Miasto Mania


Bi Polonyalardan daha:) favorim Pieprzê Ciê Miasto...


--burada--
0 com

Czeslaw Spiewa - Debuit


Çok eğlenceliymiş bu Polonyalılar... Şahsen sorsanız aklıma ilk Trabzonspor da oynayan şimkovyak gelir herhalde.

Neyse; başta da belirttim böyle akordeon filanlı eğlence seviyosanız iyi gidiyor. Arada damar oldukları şarkılar da yok değil hani.

--burada--
0 com

Yo La Tengo - Popular Songs (2009)


Indie pop camiasının referans sayılabilinecek öncü bir kaç grubundan Yo La Tengo' nun bu albümü gerçekten harkulade olmuş. Böyle hafif shoegaze havasının twee pop ile karışımı... Albümdeki 3 şarkıya (All Your Secrets, When It’s Dark ve Avalon or Someone Very Similar) ayrıca dikkat etmek gerek.


--burada--
0 com

TV Resistori - Serkut Rakastaa Paremmin (2006)



Finlandiya'lı bir indie pop grubudur kendisi efendim... Yer yer sert, yer yer pamuk şeker tadında.


--Burada--
0 com

Felicia Atkinson with Sylvain Chauveau - Roman anglais (2008)


DOWNLOAD
0 com

Bicycle Day / Hayalbaz Bar / İzmir !



Hiç tekrarı olmayan uzun doğaçlamalar, seslerle canlı deneyler, bazen kaydedilmediği için uzaya karışıp giden konserler, harikalar diyarında sürekli düşülen döngüler, Kara Kitap, orman, araba mezarlıkları, karanlık . . .

"Bicycle Day" bütün bu ipuçlarının dizildiği, fiziksel coğrafyadan bağımsız bir harita üzerinde, bazen büyük bazen küçük sesler çıkaran üç kişilik bir orkestra.

bicycle day
is
a
three
piece
orchestra
making
quiet
or
big
sound,
from
Istanbul

onur karagöz; computer, vocals
alican okan; computer, rhodes, synthesizers
berke can özcan; drums

Myspace




1 com

Haddime Olmadan


Dün saat 3 sularıydı, gözlerim doldu...
içim içime sığmıyor ve safi bu yüzden herzevekillik yapıcam belki ama;

www.ychorus.net

evet üstte güzel bir şeyler var:)
0 com

On Your Horizon - Home (2010)



Ülkemizden bir Post Rock grubu paylaşmak büyük keyif ! Hele de Ambient'ta işin içindeyse ! Hele de Es Es lilerse !

I Feel Better Now !

http://www.myspace.com/onyourhorizontr

Albümü Buradan Yükleyebilirsiniz !
0 com

Adviruz + serkandoğandjset / 6:45 Gram Bar / 17 Şubat Çarşamba



Geçtiğimiz Kasım ayında dijital bir albüm de yayınlayan Pınar Gürcan (Adviruz), IDM, glitch ve deneysel electronica kokan şarkılarını 17 Şubat Çarşamba akşamı Kadıköy barlar sokağındaki 6:45 gram barda canlı olarak çalacak. Pınar Gürcan'a bas gitarda Barış Gökçer Akbay ve Dj olarak Erhan Kabakçı eşlik ediyor. Ayrıca konser öncesi Serkan Doğan idm, electronica, glitch ağırlıklı setiyle, konser sonrası da Adviruz'un beyni Pınar Gürcan psydub ve psychill ağırlıklı setiyle dj kabininde olacak.
Sıradışı, karanlık ve tarz sahibi bir canlı elektronik müzik performansı için bu etkinliği kaçırmamanızı öneririz.

"Apparat, Tujiko Noriko, Aoki Takamasa, Richie Hawtin, Alva Noto, Jan Jelinek, Plaid, Carbon Based Lifeforms, Autechre... Hildegard von Bingen"


http://www.myspace.com/adviruz
0 com

Rudi Arapahoe- Echoes From One To Another (2008)


<< 'Echoes From One To Another' has been voted the best album of 2008 by Textura and appeared on numerous
'best album of 2008' lists. >>

http://www.rudiarapahoe.com

DOWNLOAD THE ALBUM
0 com

I Create Soundscapes - High Dive (2010)



Bu sefer daha değişik. Gerçekten bak...

tracklist:

01 - High Dive
02 - Tube Riding
03 - No Mood
04 - Sun Diver

Evet bunu istiyorum!
2 com

Neon Indian - Psychic Chasms





3 com

William Fowler Collins - Perdition Hill Radio (Type Records, 2009)



Bazı şeylere akıl fikir vermekte çıkmaza gireriz ya, işte öyle bir şey aslında anlatıcaklarım.. Toplam 2 ayı çoktan dolduruğumun İstanbul'un da bazı şeyler ne yazık ki beni gördüğüm kadarıyla üzdü. Aslında onlarca cümle dökebilirim buraya ama çok uzatmamın bir anlamı olmadığı gibi, her şeyin de farkında olduğunuz halde, bazılarınızın farkına varmak istemediği de çok açık bir gidişat. Türkiye'nin 4 bir yerinde bazı durumlar farksız değildir elbet ama İzmir'den geldiğim için ve İstanbul'da gördüğüm, yaşadığım ve gözlemlediğim durumlara değinmek/değdirmek istiyorum, gözlerinizden müsade alıp..

Nereden başlıyacağımı bilmeden karambol dalıyorum. Şimdi. İzmir'de var olan sakinlik, telaşsızlık, günde 4 mevsim yaşanılan hava, ısının daha fazla olması, insanların daha sıcakkanlı, yardımsever ve minumumda seyreden egosal durumları ve üreten müzik gruplarını geçtim, bir şeyler dinleyen adamı bile bulmak çok büyük bir sorun olan durumlarını bırakıpta İstanbul'a yerleşmemin nedenini buraya gelince sorgular olduğum, bu yazıyı yazmam da ki en büyük sebeptir.

2 Ay içerisin de onlarca insanla tanışık, ahbap ve arkadaş oldum. En başta insanlar da şunu rahatlıkla görebiliyor bir gözlemci; koskoca bir yalnızlık.. Aynayı bakmanın korkaklığı ve uzun süre baktıkların da yaşamsal güçlerinin değerlerinin ne kadar da zayıf olduğunu o çok acı olan gerçekle öğrenmek istemiyorlar. Örnek kafayla devam edicem. Müzik yapan ve belirli barlar da sahne alan müzisyenler de bir çeteleşme söz konusu. Yani gruplaşma diyebiliriz başka bir tabirle. Muhabbetler şöyle ilerliyor; "Ya bırak kardeşim onları burunları bir karış havada, yoo yoo onlarla asla çalmam, ya herifin yanından geçiyorum banamısın demiyor, geçen yolda gördüm bana selam bile vermedi, çalamıyorlaaar ya ne o öyle basit basit şeyler, çok sikko bir konserdi hep aynı şeyleri yapıyorlar, off daha çok ilerlemeleri gerekiyor, adamların tanıdıkları var tabi her yere çıkıyorlar, ya haaala metal kafalarda kalmışlar büyüsünler biraz artık, ben dinlemem öyle şeyler adamlardan da bana ne, yok o herifleri istemiyorum abi, en güzel günlerde hep onlar çalıyor kılım onlara, bu müzik mi yaaa bırak allah aşkına, ben sigara içmeye çıkıyorum diğer grup çıkınca gelirim, o adamlarla muhattap olmak istemiyorum, çok pop'lar yaa, zengin çocukları işte o ekipman bende olcak var ya, neyse ben eve kaçıyorum görüşürüz"

En anlayamadığım konu; Yahu zaten kaç kişisiniz üreten ya da kaç kişiyiz ki dinleyen. Birlik beraberlik sıfıra yakın. Gruplaşma dediğim halde bir birlik, beraberlik var o kadar. Bir de şu var; bu gruplaşma dediğim insan topluluklarından bir sürü insanla iletişimim var ve aslında hiç biri de kötü insanlar değil. Gerçi kimse kimseyle konuşmak zorunda da değil ama bu bilmeden, anlamadan, anlamaya çalışmadan, araştırmadan, iyi gözlemlemeden ya da o kişiyi tanıyan arkadaşınla onun hakkında konuşmadan oluşan yargısız infaza üzülüyorum en çok.. Sonra herkes şikayet ediyor; "Neden konserlerimiz boş geçiyor, neden hep aynı insanlar geliyor, gelenleri hep tanıyorum, yine çok boş bir konserdi, insan olmayınca moralim bozuluyor iyi çalamıyorum" gibi. E kardeşim sen onun konserine gitmiyorsun, o senin konserine gelmiyor, birbirinizi desteklemiyorsunuz bile ve çeteleşme sayınız gün geçtikçe çoğalıyor. Küçük küçük kümeler oluşmuş ve böyle akıyor müzik piyasası İstanbul'da.. İşin özeti bu işte ve 2 tane tanımadıkları insan konserlerine gelince de çok mutlu oluyorlar. Herkes yorum bekliyor, herkes bir şekilde beğenilsin istiyor, herkes kötü eleştiri gelmesin istiyor, herkes dinlenilmek, sevilmek ve parmakla gösterilsin istiyor. Ben ne yazsam, ne yazmasam hatta bu konuda Taksim meydanında binlerce kişilik eylem de yapılsa bu gidişatın duracağı ve değişeceği yok ne yazık ki.. İçler acısı bir durum. Ve en önemlisi de şu. Birilerine bir şekilde gaddarca yorumlar ya da eleştiriler hatta yalan, yanlış kişilik bilgileri vereceğize, evinizde ki en büyük aynanın karşısına geçip bir süreliğine sessizce oturun.. Belki de böylelikle bir şeylerin farkına varıcak ve çok özel birlikteliklerin, arkadaşlıkların, dostlukların başlangıcına hem kendiniz hemde başkaları için ön ayak olabileceksinizdir. Gözükmediğini düşündüğünüz egolarınıza metrelerce derinlikte bir mezar açın ve var gücünüzle örtmeye devam edin.. Lütfen, lütfen ve lütfen..


"İstanbul'da kişilik çatışması" alt yapılı kendi fikirlerimden ve gerçeklik kokan yazıma yakında değineceğim ama yukarıdakileri de neden yazdım pek bilemiyorum.. Biraz gözlemlediğiniz de zaten herşeyin farkına varıyor ve istem dışı bir şekilde, sanki siz de böyle bir kümeciğin içine girmek zorundaymışsınız gibi hissettilebiliyorsunuz. Felaket bir şey bu. Ben hissettim demiyorum çünkü dediğim gibi her kümeden insanlarla muhabbet ediyorum, hepsinin özün de ne olduğunu iyi kavrıyabiliyor ve onlarla arkadaş olmaya devam edebiliyorum.. Şimdilik her neyse, görüşüceğiz elbette bir gün yine nasıl olsa. Burada ya da bambaşka bir alanda. Tüm çıplaklığımla geri dönmek adına..




Bu albüm aslında ölümcül ve anlayabildiğiniz de ya da iyiice alışabildiğiniz de sizi bırakmıyacak ve resmen soundun diğer dinlediğiniz şeylere ya da kategorilere sokamıyacağınız bir etkisi var. İnanması güç ama çok büyük bir örümcek ağında huzurlu bir şekilde uyuyor ve örümceği çoktan başka diyarlara postaladığınıza emin olduğunuzun rahatlığıyla ama olduğunuz yerin saykodelik havasını kulaklarınız da hissedebiliyorsunuz.. Herkesin kaldıracağı bir ağırlık değil bu ama meraklı sound bekçilerinin gözünden kaçmaması gereken bir güzellik olduğunuda vurgulamak kulağımın borcu.

Type Records zaten başlı başına bir olayken, albüm de ikibinli yılların son Mexico topraklı bombalarındandı.

Offical Website

Myspace



William Fowler Collins - Perdition Hill Radio (Type Records, 2009)

Tracklist:

1
The Hour Of Red Glare 8:57
2
Grave Robbing In Texas 8:24
3
Dark Country Road 21:30
4
On Perdition Hill 10:00
5
Slow Motion Prayer Circle 5:30
6
The Ghosts Of Eden Trail 8:29

Şarkıları buradan dinleyebilirsiniz: Link

Dim Dip Not: William Fowler Collins bugün attığı mail de albüm download'ını kaldırmamı rica etti ve kaldırıyorum. Albümü merak edip, dinlemek isteyenler bana mail atabilir ve linki edinebilirler. Durumun hassasiyeti yüzünden kaldırmak zorunda kalıyorum, üzgünüm ne yazık ki..

ychorus@windowslive.com
1 com

Clark - Totems Flare





0 com

Zelienople - His/Hers (2007)


1 - Family Beast
2 - Moss Man
3 - Parts Are Lost
4 - Forced March
5 - Sweet Ali


0 com

Finneyerkes - Gather and Sing (2009)


1 - Blues
2 - Refrain
3 - Jacob
4 - I Am The Spy
5 - Miles End
6 - Dismas
7 - Home
8 - Fragment
9 - Echo


0 com

Talvihorros - It's Already On Fire (2008)


1 - Circle
2 - Climbing Mountains
3 - Someone Elses Handwriting
4 - Monday's Child
5 - Etude II
6 - Different Shades
7 - Etude I
8 - Safe as Helicopters
9 - Torrach
10 - These Numbers Mean Nothing
11 - Snowglobe


0 com

Finneyerkes - Bastard (2009)


1 - Chicago
2 - Cobain \(featuring Yawning\)
3 - DisMIX \(by cylon\)
4 - Honeymoon at the Holocaust Museum
5 - Keely
6 - Lark
7 - Lins
8 - Mountains


0 com

Miztura - Miztura (2002)


1 - Answer
2 - Smoke
3 - Arab
4 - Herman
5 - Paseo
6 - Ipuina + Jazz

0 com

Kupka - Uyk La (2005)




Koca bir 5 yıl oldu Kupka'yı dinlemeye başlayalı ki, daha önceleri ismi The Mould idi. 3 Kişi harika anlar yaşattılar bana bunca zaman. Erkin Gören gitar, Berkan Tunçludemir bass, Cenk Akkaya'da davul çalıyordu grupta. Albüm kayıtlarına girildi, konserler verildi, oydu, buydu derken, hiç bir zaman canlı izleyemediğim ve yanıp tutuştuğumu bilen Kupka üyelerinden Cenk Akkaya gruptaki yerini boşluğa bıraktı.. İnanılmaz üzücü bir haberdi benim için ve halen de inanmakta zorlanırım. "Evet ! bu sefer yakaladım" dediğim ay gelmişti kara haber ve beni benden almıştı gerçekten..

Neyse.. Kupka yoluna 2 kişi devam etmekte. Artık grupta Davul yok ve daha melankolik, bazılarınız için rahatlatıcı, bazılarınız için de karşıtı bir hal aldılar. Konserlere daha bir sık çıkar oldular. Geçen aylarda gösterime giren "Kampüste Çıplak Ayaklar" filmine bu paylaştığım albümden 2 besteleriyle, soundtrack olayına katıldılar. 12. Yılını dolduran Kupka, bu saatten sonra neler yapıcağıda merak konum.

Bilgisayarınıza halen giremedilerse eğer, bu en iyi fırsat olucaktır diye düşünüyorum..


Offical Website: www.kupkaband.com (English / Türkçe)

Myspace: www.myspace.com/kupkaband




Kupka - Uyk La (2005)

Tracklist:

1. Kupka
2. Mekt-ul Hermione
3. Lai Pun Lal
4. Giriz Fe Me Chi
5. Ziyr Ed
6. Sala Kul Me Helis
7. Sisil
8. Reli Mehir


1 com

We Are Still Screaming For A Change




Böyle bloglar kuruldukça heyecan gösteren bünyemin asıl amacı, sadece download blogu gibi görünmemek için fikirleri paylaşmak ya da bilgi aşılamakla gözleri dolduruyor olmasından kaynaklanan istem içi devam etme gücü.


Bu blogu sevdim, takip etmeye başladım ve paylaşayım istedim. Önemli olan ele alınan grupları bilip, bilmemek değil, önemli olan bir şeylerin yazılı halde paylaşıma açık olmasıdır.

Geç kalmadınız ! İlk paylaşım 11 Ocak'ta yapılmış.

Link !



0 com

Ben Woods - A Collection of Thoughts (2008)


DOWNLOAD

2 com

Th' Faith Healers - Imaginary Friend (1993)



Roxanne Stephen, Tom Cullinan, Ben Hopkin ve Joe Dilworth'dan oluşan Th' Faith Healers 1990 - 1994 yılları arasında üretimde bulunmuş kısa ömürlü bir grup aslında. Önceleri İngiltere'de Sausage Machine adlı bir mekanda cover grubu olarak başladıkları yine bu kısa yolda, mekan sahipleri Paul Cox ve Richard Roberts, Too Pure adında yeni bir indie plak şirketi kurmaya karar verince iki adet Ep, iki adet de albüm çıkartırlar. Çok sükseli bir dönem geçirmezler ve 94'te grup dağılır. Aralarından sıyrılabilen Tom Cullinan ise güzelim grup Quickspace'e geçer ve bir süre kariyerini burada devam ettirir.
Yine kafalarda eksiler oluşmuş olması kuvvetle muhtemel ama siz yine yazdıklarımdan kötü etkilenmeyin. Imaginery Friend dinlemesi eğlenceli ve kendisini sevdiren bir albüm. Biraz krautrock etkileşimli yazıyor kaynaklarda ama indie rock ve shoegaze'e daha yakın olan bu albüm bayan vokal ve bol gitar sevenleri tatmin edecektir.


Evet bunu istiyorum!
2 com

Jessamine - The Long Arm of Coincidence (1996)



Jessamine, 90'lı yıllarda (bunu duymak inanılmaz korkunç geliyor kulağa ama yapabileceğim bir şey yok) varlık göstermiş, Rex Ritter, Dawn Smithson, Andy Brown ve Michael Faeth kişilerinden oluşmuş biraz arkalarda kalmış, gereken ilgiyi görememiş bir grup. Sanıyorum bu ilgi eksikliği biraz da Ohio'dan Seattle'a taşınan grubun, dönemin popüler tarzı grunge ve Seattle müzik sahnesinde Nirvana, The Melvins, Soundgarden gibi yerlerini çoktan sağlamlaştırmış grupların dominant olmasından kaynaklanıyordu. Tahmin yürütemediğim başka sebeplerden de olabilir elbet. Neyse. Neye benziyor bu Jessamine derseniz anlatması biraz zor ama Slint tandanslı bas ve davul kombinasyonu, biraz daha shoegaze kokan vokaller ve drone hatta synth esintileri var diyebilirim. Arkada kalmış, ilgi görememiş derken aklınızda eksiler belirmesin, gayet şık bir albüm. Albümün kapanış şarkısı All The Same ise bambaşka bir güzellik. Bol bol dinleyiniz.


Evet bunu istiyorum!
1 com

Eno - Must Correspond In Pattern (Synalgie Records, 2009)



Uuzun zaman olmuştu bir şeyler eklemeyeli. Ne yaptın o aralarda ? 2 Günlüğüne de olsa Ödemiş'e gittim. Bir rahatlık geldi sanırım. İyi oldu yani. İstanbul'un nedeni çok ya da yok olan griliğinden bir süre uzak kalmak iyi geliyor insana. Halbuki Ödemiş'in bu konumda ki durumu, yapıcak bir şey olmamak, bulamamak ve parklar da oturup, abur cubur yemekle birlikte daha içler acısı bir durumuda rahatlıkla gözükmekte ama alışkanlık var oralara işte.. tüm olay bu olsa gerek.


The Membranes konseri keyifliydi bu arada. Punk Rock daha bir belirgin olsa da Post Punk esintilerini de kulağımız da hissedip, pogo'ya girdik bir ara, güzeldi. Gerçi, İstanbul'da gördüğüm eğlenmeyi pek bilmeyen(istemeyen) ve mumlanmış gibi sadece sahneye bakan onlarca insanın, hangi konser de kendini salıvereceğini görmekte, bende ki merak konularından. Bu tip durumlar ve İstanbul kitlesi hakkında yakın da(eğer moralim yerin de olursa) bir yazı yazmayı planlıyorum. Herneyse.. The Raws, deri kıyafetleriyle ortamı dikkate bağlayıp, cayır cayır çalıp, milleti gaza getirdiğini söylemek yanlış olmaz. Bass gitar olmadan, 2 gitar ve taramalı hızın da bir davul adamı olan 3 kişilik Punk, Rock'n Roll projesi The Raws, kendilerini duruşlarıyla ve kısa ama hepten gaz olan besteleriyle iyi gösterdi. Kısa zaman da dinleyici kitlesini büyüteceğini düşünüyorum. Sean Parker Band ilk çıkandı konsere ve o esnada baya az bir izleyici kitlesi olsa da, eğlenerek ve isteyerek çaldılar. Beatles coverı da duymaya değerdi gerçekten ve yine insanlar bakmakla yetinip, sallanmaktan ya da ritm tutmaktan çekinir bir pozisyondaydılar. O değil de, çıkış noktası Punk olan o gece de bile, bir kaç insan hariç, adam akıllı bir bok yapmadı kimse. Zorla ya da hatır için mi gelmişti yoksa herkes ? Anlam vermekte zorlanmayı da bırakıyor, başka bir zaman detaylara gireceğim diyorum.


Yazasım var aslında baya bir şey ama ilerleyen zamanlara inşallah diyor, bu albümü çok sevdiğimden değil, çok öncesi upload ettiğim ve Post Rock ayarı her şeyi toplayan arşivciler için paylaşıyorum. Eno gibi yüce bir ismi seçmelerinden anlayabiliceğimiz Brian Eno'ya bir gönderme var mı, orası da meçhul gerçi. Bu arada güzel mailler gelmeye devam ediyor ve sevincimi burada paylaşmanın heyecanını yaşıyorum. Ayrıca uzun zamandır ihmal ettiğim Indie ayarı albüm paylaşımına kısa zaman için de düğmeye basıp, harekete geçeceğim nasipse. Her ne kadar Ambient, Drone, Noise, Experimental işlerin adamı olsam da, eskiden daha çok dinlediğim Indie müziklerin de temelim de yattığı ve kopamadığım da bir gerçek. Daha önce de dediğim gibi; Geçmişte dinlediği şeyleri unutan ya da hunharca küçümseyen insanlarla hiç işim olmaz, kendilerine okkalı bir tokat atmalarını tavsiye ederim. Çok uzattım, tamam..




Eno - Must Correspond In Pattern (Synalgie Records, 2009)

Tracklist

01. Intro
02. Archaic Pattern
03. Evolve, Unfold
04. Outro


.

.

Öpücük