0 com

Astrolab - The Blue Thread Saga


Pek sevmeye çalıştığım künlük.. Bu seni ilk sevmeye çalışım. Bakalım ileri ki zaman-ı devran içinde seni sevebilcekmiyim..

"Ödemiş" yine bana yaptı yapacağını künlük. Yaklaşık 4-5 saat ayakkabı aramama, bilindik markalar ve bilinememiş az para dostu olan markalar dahil olmak üzere hiç bir şey bulamamayışım yetemiyormuş gibi, aldığım pantolondan da memnun kalmadığımda yetmiyormuş gibi kazaktanda memnun pek kalamadım.

Yolda görenler önce süzdü, sonra da yorumsuz ayrıdılar hep künlük. Beni bi tek sen anlarsın diye buraya geçiştireyim istedim.. 02:15'de yatıp 06:35 gibi kalktım bayram namazına. Namaz esnasında yine milleti gözlemledim.. yok ya bizimkiler pek adam olmıycak gibiler. Sanki herkes birbirinden bakarak namaz kılıyormuş hissi verdiler bana. Banane tabii de, olucaksa tam olsun derdiyle ayrıldım camii'den. Kürşat'a gittim sonra. Annesi "yemek yemiyorsun bari aşure yee" diye söylenince bana, arabada beni bekleyen babama "sen git ben gelirim" dedikten sonra koca tabak aşureyi nasıl yediğimi anlayamadan iyi bayramlar dileklerimi sundum.. Sıra gelmişti (ki her sene aynı olur bu sıra) kabristan yani diğer tarafa göç etmiş akrabalarımızın ziyaretine. Yaklaşık 2 saat kaldığımız kabristandan yine pek gitmek istemedim. Nedense orası beni çok çeken bir yer olduğunu itiraf etmeliyim.. Her şeyleri bitmiş, yaş kemale bile erememiş bazılarının, ama orda yatıyorlardı ki yine tek tek okudum doğum - ölüm tarihlerini. Ölmeden orda kalabilmek için anca bekçi olmam gerekiyor sanırım.. Yada sık sık ziyaret etmeye çalışırım be künlük. Aslında ileriye yönelik planlarımın her zaman olmadığı gibi, bir mucize mi bekler acaba gönlüm ? Yada zevk alamaz çoğu şeyden bu beden.. Nerede hata yapılmıştır, kime ne verememişdir, neden vereceğimdir.. Ama şu an yok olsada bu beden biliyor ki o kabristana giremiyecek.. nedeni de basittir. O kabristanda yer kalmamıştır da yıllar öncesi diğeri alakasız yüksek bir dağın tepesine yapılmıştır. Sevmez bu iç dünyası dağın başında ki orayı. Tek tekde bakmıştır yer var mı diye sevdiği yerde. Boşluklar vardır ama oralarıda aile yeridir. Diğerleri yok olunca yerleri hazırdır yani. Tüh der ve bir umut beklemeye koyulur yine bu beden.

Sonra da eve gelip camız gibi yemek yenir.. az sonra Kürşat gelicektir ki yine pek çok şeyi yapmak istediğim halde hiçbir şey yaptırmıyacaktır bu güçsüzlük ayaklarıma ve kollarıma.. Bide ne kadar ukalavaridir bu dükkanda çalışanlar.. hem yüz göz olmak isterler, hem "sen - ben" derler. Birde 80 yıldır tanıyormuşluk yapılır. İlla kazığa oturtmak isterler bizleri. Oysaki 2 hafta önce aynı eşya % 20 aşağıdır. Bayram gelmiştir, o yüzden el mecbur alıcaktır bu bedenler.. Kuzu çevirmeyi de severler ki soluklar dükkan içlerinden poşeti omuzlayıp çıkmayla biter..

Herkese istediği gibi bayramlar.. umarım bu sefer güzel geçicektir. Gülücükler sizin, istediğim albümler benim olsun güzel insanlar.





<br />
Bayram şekerim bu olsun, yemesenizde bir yerde saklayın ki hatıram olsun.


2 com

Damon and Naomi - More Sad Hits

Hüzünlü çocuklara Ychorus'tan bayram hediyesi...

tracklist:
E.T.A.
Little Red Record Co.
Information Age
Laika
This Car Climbed Mt. Washington
Memories
Astrafiammante
Boston's Daily Temperature
(Scene Change)
Sir Thomas and Sir Robert
Once More
This Changing World


DOWNLOAD

0 com

Explosions In The Sky / Peel Session

(2002)
1 First Breath After Coma
2 The Moon Is Down
3 Memorial


Sizlerele paylaylaşmak tan gurur duydugum bir gruptur Explosions In The Sky Post Rock ,Experimental,Instrumental türlerini bir bir işleyen eşsiz duygularla bizleri hayal alemine sürükleyen bir varlıktır Explosions In The Sky özelikle 2 olarak 2002 çıkışlı Peel Session (EP) sini sizlerle paylaşıyorum.Yılardır hiç bıkmadan usanmadan kendimden gecerek dinlediğim bu EP benim için özeldir umarım beyenirsiniz. sevgiler sizinkle olsun.. Unutmadan sizlerle paylaşmak istedigim bir kac çümledaha var özelikle Memorial parçasını bir kaç kere üst üste dinlemenizi istiyorum benden bu kadar gerisi siz müzik dostlarıma kalmış...
1 com

Explosions In The Sky - The Earth Is Not A Cold Dead Place


(2003)
"First Breath After Coma"
"The Only Moment We Were Alone"
"Six Days at the Bottom of the Ocean"
"Memorial"
"Your Hand in Mine"

Nasıl başlasam bilemiyorum yılardır severek dinlediğim bir grup Explosions in the sky tanıtmam gerek albüm olarak The Earth Is Not A Cold Dead Place i ele alıyorum Öncelikle mükemmeliğindenmi bahsetsem yoksa Büyüleyici melodilerindenmi? O kadar çokşey varki . İlk olarak sizlerle paylaşmak istediğim her zamanki gibi favori parçam olan Memorial dır. Parçanın bendeki etkileri çok farklıdır . Dinler ken melodiler içerisinde kaybolup hayaler aleminde mükemmel duygular içerisinde kayboluyorum anlatılması güç etkileşimle başka bir alemde oluyorum neyseki parcaların Çoğunluğu uzun sürdüğü için başka bir güzelleşiyor tüm olumsuzluklardan sıyrılmış oluyorum. Anlatacak yazacan okadar çok şey varki sadece üç beş kelimeyle bunları sınırlıyorum gerisini sizlere bırakıyorum albümü dinlerken söylemek istediklerimi ama anlatamadıklarımı yaşayacagınızdan eminim sevgilerle.. Müzik bizimle olsun...

Not: Yazı Pasli Salincak beyler tarafından yazılmış, yanlışlıkla Cocteau Twins hesabıyla basılmıştır.


0 com

Komeda - Kokomemedada


tracklist:
Nonsense
Blossom (Got to Get It Out)
Victory Lane
Fade in Fade Out
Catcher
Elvira Madigan
Out from the Rain
Dead
Reproduce
Brother
Check it Out



DOWNLOAD
4 com

Pictures of You - The Cure

Sanırım bir günah işlemiş olmalıyım, büyük bir günah. Garibanın birine kötülük mü yaptım acaba? Belki de dedikodu yapmışımdır ya da biriyle istemeden şaka yapayım derken alay etmişimdir. Yoksa harama el mi sürdüm? Emin değilim ama kesin böyle bir şey var, yoksa bu yaşadıklarımı nasıl haketmiş olabilirim?

Aslında hayatımız belli başlı yol ayrımlarında verdiğimiz kararlar sonucu yönleniyor. Eskişehir yerine Adana’ dan gelen teklifi kabul etseydim hayatım eminim çok farklı olacaktı. Genciyle yetişkiniyle, öğrencisiyle abisiyle, gerçek dostuyla satıcısıyla onca yeni insanı tanımayacaktım o zaman; başkaları olacaktı hayatımda. Derin muhabbetler yaptığım felsefik dostlarım olmayacaktı; ahşap tabureler üzerinde oturup, zamanın herkes için farklı işlediğini tartışamayacaktım büyük ihtimalle. Baştan çıkmış, boğulmuş ve kaybolmuş yeni nesille haşır neşir olmayacak, saçlarını yapıştırıp reggae dışında müzik dinlemeyen birinin yaptığı DJ’ liğe katlanmak zorunda kalmayacaktım. Beni görür görmez bir Smiths şarkısı patlatan o cici sürüngenle de tanışma ihtimalim yoktu Adana’ ya gitseydim. Başka bir hayatım olacaktı, belki de ne insan hayatına ne de doğanın kaynaklarına değer ve önem vermeyen, yol yapacağına silaha yatırım yapan bu eski demir perde ülkesi yerine; gelişmiş, her bir karesine uygarlık eli değmiş, zamanında sömürdüğü afrikalıların sırtından zenginleşip semirmiş bir batı ülkesinde olacaktım bugün. Bu soğuk, doğu ülkesinin bir köyünde, loş ışıkla aydınlatılmış bir odaya tıkılmış, yıllardır dinlemeye doyamadığım müzikleri tekrar ederek ve onları paylaşabileceğim güzel insanlara tekrar kavuşacağımı hayal ederek, tavana ya da bilgisayara bakıp durmak dışında bir faaliyete sahip olamadığıma göre kesin bir günah işlemiş olmalıyım, hem de büyük bir günah.

Ama yine de yol aldığım konular da yok değil hani. Yaşanan zorlukların insana bir şeyler kattığını kabul edersek eğer, bir gün Can Yücel gibi güzel şiirler yazabilirim. Pek çok olaya bağımlılık kazandım, etkilenmiyorum kendini kurtarmak adına başkasına saldıran, dost görünen insanların satışlarından, kaygan zeminde hareket etmeye alıştım; “She Comes in the Fall” ile odamda kişisel parti yapmak gibi bir savunma mekanizması geliştirdim. Artık “Pictures of You” dinleyip hüzün ve melankoliye terk etmiyorum benliğimi. Vahşi cinselliğin kabalığından arındım, biliyorum hiç bir zaman “Ladykillers” dan biri olamayacağım ama, daha güçlüyüm. Blur’ ün doksanların başında dediği gibi “There’s no other way” i söylüyorum artık, düşünmek istemiyorum, boşverebiliyorum; Kim Deal’ in slide gitarları eşiliğinde tekrar zıplamayı hayal ederek, Bunuel’ in sürrealist filminden dem vuran, deli dolu Frank Black ile tanışmak istiyorum Morrissey yerine.


Yıllardır değil “Pictures of You” neredeyse hiç The Cure dinlemediğimi farkettim. İtinayla, kıyıdan kıyıdan, farkettirmeden ve kimseyi ürkütmeden onlardan uzaklaşmışım. “This is a Lie” adlı yaralayıcı şarkıyı duymak bile istemiyorum. Onları o muhteşem ritmik baslarıyla, punkvari delilikleriyle, eski Ankara gecelerinde cümle cemaati coşturan “Jumping Somebody Else’s Train” ile, o zıpır saçları ve boyalarıyla, “Why Can’t I Be You“ ve eşsiz klibiyle, “Eskilerden kim kalmış ki” sözünü ispat edercesine duyduğumda kalabalığı ortadan yararak delice dans ettiğim “Love Song” ile, o naif, sevimli “Lovecats” ile, derin klavye tınıları ve üstüste binen gitarları birbirine karıştırmayan parlak kayıtlarıyla güzel müzisyenler olarak saygıyla anmak istiyorum. Evet var hala aramızda yıllardır onları dinleyip ağlayanlar. Ve evet, biliyorum insan ruhuna çok yakın duruyorlar, yaşanmışlıklara şahitlik ediyorlar, canlandırıyorlar, açığa çıkarıyorlar adeta mutsuz ruh halimizi. Yüzümüze vuruyorlar hayal kırıklıklarımızı, kaybetmişliklerimizi. Hatırlatıyorlar özlediklerimizi, çok yakımızdayken uzakta kaldıklarımızı, “doğru kelimeleri bulamadığımız” için birer kaybeden oluşumuzu, hassaslığımızı, duygusal zavallılığımızı. Depresif olmaya meyilli olduğumuzda dinledik onu, sekiz dakika boyunca kendimize acıdık. Gerçekleri bir tokat gibi vurmadı mı yüzümüze? Dumanlara daldık, battaniyelerin altında titredi içimiz, gözlerimiz boşluğa kenetlendi, bir türlü aşamadık bunu, böylece en güzel günlerimiz harcanıp gitti.

O kötülere niye aşık olmuştuk ki sanki, bizim kadar haketmiyorlardı sevilmeyi. Ama bu dünya acımasız, vahşi bir gezegen güzel kardeşlerim. Ne de olsa doğal seleksiyon diye birşey yok mu, yalnızca güçlünün ayakta kaldığı? Avlanan olmak istemiyorsan avlanırsın. Melankolik şarkılar eşliğinde sızlanmak şeklinde tezahür eden psikolojik sapkınlıktan kurtulamazsak eğer, av olmamız kaçınılmaz. Hele bir de kullanılmayan uzuvların güçsüzleşip yok olması kuramı gerçekse külliyen yandık. Uzun süre sevgisiz kalan bünye, bir bakmışsın sonunda tamamen “sevilemez” olup çıkmış.

Siz en iyisi teslim etmeyin ruhunuzu sarsıcı, sert ve gerçekçi melodrama. Onları hakettikleri müzikal değerlere yakışır biçimde, saygıyla kaldırın raflarınıza; içinizi açın romantik pop melodilerine. Hippi ortamlara, yeşile, çayır çimene yönelin ve oralarda geçireceğiniz bulutlu akşamüstlerine, istop ya da ortada sıçan oynamaya, kamp ateşi etrafında toplanmacalara. Hayalleri sadece kurmak yetmiyor artık, bir kısmı gerçeğe dönüşmeli. Ben bunları yapamayacak kadar kısılmışım maalesef dört duvara. Herkese tavsiye ettiğim pastoral sakinlikten çok uzak, çakılmışsam mıh gibi yatağa, ne elimi bardağa ne de gövdemi açık havaya götürecek enerjim yoksa, bu eziyeti çekmeye mahkum edilmişsem – geçici de olsa – sabrımın sınırları deneniyorsa eğer, mutlaka bir günah işlemiş olmalıyım, hem de çok büyük bir günah.
0 com

Loscil - Plume


Uyku ile uyanıklık arasındaki ne idiği belirsiz zaman diliminde ilginç deneyimler yaşatan bir albüm. Kuş tüyü, kesinlikle.





1 com

Radiohead - Itch (Only Japanes Edition)


Şimdi uyuma vaktim, yazılar yarına. Arşivciler için ekledim..
(1994)
Banana Co
Creep (Acoustic)
Faitless The Wonder Boy
Killer Cars (Live)
Stop Whispering (US Version)
Thinking About You (Drill version)
Vegetable (Live)
You (Live)

2 com

Chicago Underground Trio - Slon


Ne kadar Indie vs. dinlesekte, dikkat ediyorumda herkesin geçtiği bir yol var.. 90'lar Türkçe Pop!
Şu an 'Iyyy, vışş, buda müzik mi, bunları dinleyen var mı yaahu' gibi söylemlere maruz kalan Türkçe Pop'un artık cidden cıvkı çıktı ama. Yinede, '90'lar Türkçe Pop ne güzeldi yaa dimi' laflarınıda halen duymaktayım sık sık.. 'Neden böyle oldu, ne oldu, neden artık öyle şarkılar yok, aynı insanlar halen kaset çıkarıyor ama eskileriyle alakası yook' gibi biir sürü sorularda beynimizi kemirirken, en acı verici gerçekte herhalde artık hiç bir zaman o günlere dönemiyeceğimizdir sanırım..
Aslında 90'lar Türkçe Pop diye bir blog açasım bile var şahsen : ) Benimle aynı fikirde olmayanda bir sürü insan çıkıcaktır elbet, ama yinede 90'lar Türkçe Pop bir başkaydı cidden.

Bide bi zahmet Serdar Ortaç müziği bıraksın, pazarda topitop satsın : ) Bu albümü indirin. Etkileşimleşen gruplardan biride Radiohead!






(2004)


Protest
Slon
Zagreb
Sevens
Campbell Town
Kite
Palermo
Shoe Lace
Pear



0 com

The Allstar Project - Berlengas Connection

Geçmişten koparıp, bir kaç kelime ekleyerek sizlerele paylaşmak istediğim duygularımı, zamanda tekrar tekrar yolculuk yaparak eşsiz bir şarkı eşliginde, yoğunlaşıyorum. Müziğin tüm titreşimlerini bedenimde hissederek yazmak istiyorum. Sizlere bu duruma uygun bir anımı anlatacağım. Geçen yıl haziran ayında İzmir'de gercekleşmiş olan Kafabindünya konserin de Bios barda yine onca insan toplanmıştık . Konser öncesi oldukca heycanlıydım ve klasik hastalıgım baş ağrısı yine başlamıştı dayanılacak bir ağrı değildi onca ilaç içtim ama hiç birisi etki etmemişti önce Replikas grubunun yan projesi "Reverie Falls On All" sahne almıştı ardından baş ağrım arttı beklenen an geldi ve Kafabidünya sahneye cıktı daha ilk şarkıda sahnenin en önlerine fırlayıp tüm baş agrımı unutum kendime gelmiştim. Müziğin beden üzerindeki etkilerini defalarca görmüş yaşamış biri olarak bu tür şarkılarla acılarımı dindirip tüm hüznü yok etmeyi ögrenmiştim. Şu an paylaşmış alduğum albümde umarım bir ilaç tadında olarak arşiv reçetelerimize eklenir. Sevgi ve mutluluk sizinle olsun.

01. abarbatathor
02. liberator
03. por um punhado de euros
04. connection

Download - Coming Soon
Download - Yakında
3 com

Wildbirds & Peacedrums - Heartcore




An itibariyle dışarıda patırtılı bir yağmur başlamışken.. dinlediğimden beri kafamda hiç çıkmayıp, onlarca defa zorla mırıldanmamı sağlayan şarkının ismi "We Hold Each Oher Song". Çok feci vuruldum.. insanlara vurulmayı sevmiyorum sanırım. Yada beceremiyorum. Sade.. olduğu kadar iç yakıcı olan bu kaydı geçen yıl yapan "Wildbirds & Peacedrums" ikilisi, "Heartcore" adını verdikleri albümüne kapanış olarak seçmişler ki burdan da benden bir duble artı alıyorlar.. Yaşlar yanağımıza damlarken, 04:56'yı gösteriyor zaman. Albüm hakkında söylenicek çok şey var aslında.







Aslında bir şeyler anlatmak isterdi gönlüm ama şarkıyı tekrar dinlemek düşüncelerimi yitirtdi. Şarkı başında ki burundan nefes alma sesi kadar güzeller..

Yok olmadan önce dinlenesi kayıtlar..

(2007)

1. Pony
2. The Way Things Go
3. Bird
4. I Can't Tell In His Eyes
5. Doubt/Hope
6. A Story From a Chair
7. The Battle In Water
8. The Ones That Should Save Me Get Me Down
9. Lost Love
10. The Window
11. Nakina
12. We Hold Each Other Song




0 com

Transit - Broadleaves vs Conifers

Albümü sizlerle paylaşırken bana hatırlattığı bazı duyguları sizlerle paylaşmadan edemeyeceğim. Özellikle albüm kapağının güzelliği beni Explosions In The Sky ismini anımsattı. Gökyüzü ve onun olağan üstü olayları gökyüzündeki patlamalar gibi .
Yıllardan 2002 olsa gerek. Tolga ile birlikte İzmire bir kaç arkadaşı görmeye gitmiştik Alsancak sokaklarında bir aşağı bir yukarı deliler gibi gezinirken doğanın izmir sokakalarına döktügü aşırı dozaçdaki yagmur damları altında sırılsıklam ıslanmıştık ve hiç bir şey olmamış gibi dolaşmamız ve birbirimizle alay etmemiz özelikle benim saclarım o sıralar yeni uzama evresindeydi yağmurunda etkisiyle kafamın üzerinde toparlanan makarnaya benzeyen hafif kıvırcık saclarımla dalga geciyorduk :) yaz günü yağan bu yağmur bizi şaşırtmamıştı çünkü hiçbir zaman şans yönünden yüzümüz gülmemişti . Biras ıslandıktan sonra karnımız çok acıkmıştı birde üşümeye başlamıştık önümüze Hasır isminde bir cafe çıkmıştı. Önünde duran menü tabelası bile silinmişti okuya bildiğimiz bir kaç yemek ismi vardı mesela makarna :) patates kızartması gibi girer girmez ısına bilecegimiz bir yere oturduk ve siparişleri verdik ardından 1 saate yakın orada oturduk yagmur kesilmişti hesabı ödeyip cıkmayı düşünürken kasaya yöneldik ve kasadaki kasiyer arkadaşa sipariş listemizi uzattık ikimizde şok olduk o kadar az siparişe bu kadar büyük bedel ödemek bize saçma gelmişti her neyse ödedik ve yediğimiz o büyük kazığın açısıyla sokağa yöneldik sokak yürümeye elverişsizdi, hertaraf sular altında idi ve hiç birşeye aldırmadan ayak bileklerimize kadar su dolu sokakta yürümeye koyulduk . Tabi ki böyle geçen bir günün ardından ben yine hasta oldum yat yat yat :)
Sevgiler ve anılar bizimle birlikte olsun.

(2006)
1) The Plot's Handbook
2) Matacabras
3) Matorall
4) Reflections
5) Long Songs
6 com

Half Man Half Biscuits + The Real Impudence röpt.



Eveet.. İlk Röpt. olayını yaptım bile. İzmir çıkışlı "The Real Impudence"den Batu ile msn üzerinden yaptığım röportajı hiç düzeltme yapmadan, alfabetik ve benzeri hatalarlabirlikte direk ekledim.. Samimiyet fora.



( Cocteau Twins ): Selam Batu.. nasıl gidiyor hayat, her şey yolunda mı (gerçi kimin yolunda gidiyor ki) ?
cibindik:Selam Tolga,vallahi nasıl gitsin gayet dümdüz gidiyor. sen nasılsın işallah

( Cocteau Twins ): Bizler fena sayılmayız. Teşekkür eder 2. sorumuza geçmek istiyorum. Alternative/Punk projesi Düz Mantık'tan Bass çaldığın dışındaki, katkıda bulunduğun projelerden bahsedermisin birazcık.

cibindik: the real impudence adında bir projemiz var ozan adında bir arkadaşım ile. aslında ilk başlarda elektronik trip müziklerle gönül eğlendirmek için yapmıştım böyle birşeyler ama ozan gelince iş dah bir böyle klavye üstü işlere döndü samimi samimi şarkılar ediyoruz vallahi ne diyim, hehe

( Cocteau Twins ): Bizimde çok severek takip ettiğimiz The Real Impudence kayıtlarında ele aldığın Küçük İbo, Hepsi gibi popüler isimlere ek olarak bizi neler bekliyor zaman içinde ?

cibindik: bizimde genelde en çok sevdiğimiz unripe grape şarkımızın harikulade anonim vokali "sana aşkım minimun sana öfkem maksimum" gibi vokaller olucak yine tabii ki. eskiden çok kesip kırpıyordum ordan burdan ama yeni yaptığımız şeylerde daha çok tırt düzlemlerde kendi ürettiğimiz arka planlar olucak. her zamanki gibi saykedeli dünyasının gözdesi olan klasik gitar var. bazı küçük şeyler oynayınca çok farklı olabiliyor

( Cocteau Twins ): : ) Haarika..Merakla beklemekten başka 3. soruya geçiş yapalım.. Nedir sizi bunlara yapmaya iten ?

cibindik: genelde saçma nedenler oluyor. biraz sıkıntı birazda günlük normal takılmacanın getirdiği sıkıntı eşliğinde böyle şarkılar çıkıyor ortaya. aslında üretme emeğini gözardı edersek şarkı gibi de değiller çok farklı trafikteler. güldürürken kitleyen şarkı üretmeye çalışmak pek bir eğlenceli. : )

( Cocteau Twins ): Aslinda yaptığınız işi en popüler hale getiren zamanında hepimizin sırıtarak dinlediği Vitamin grubuna benzetebiliriz değil mi ? Ozan ilk defa sanırım bir projede yer alıyor ?

cibindik: evet ozanın ilk grubu denilebilir. düz mantığa vokal almak istemiştik ama istememişti,hehe. Vitamin benzerliğine gelirsek,onlarda doksanlı yılların saçmalıklarını şarkılara dökmüş olan harikulade bir grup. laf esprisi gibi kalıplar oluşturdular adeta. bu zamanlardada bu kategoriyi bizden başka şenlendiren grup olmadığı için popülerleşebiliyor. : ) bu mizahi müzik olayını her tarza aktarmak istediğimden doğdu aslında bu porce. önceden de yedek fanila vardı rap-hiphop-rnb grubumuz o da aynı tadlardaydı : )

( Cocteau Twins ): Elle tutabiliceğimiz bir CD basmayı planlıyormusunuz peki ? Tepkiler nasıl dinleyenlerden ?

cibindik: ilerisi için biraz daha ciddiyetli şeyler üretmeyi düşünüyoruz. yine aynı komik ifade bulunacak ama samimiyetsiz olmayacak bi biçimde daha enstümantal şeyler yapmayı istiyoruz. ilerde kesin bir cd düzenleriz özünde : )

( Cocteau Twins ): Fanzin'lere nasıl bakıyorsun. Yakın çevrende fanzinle ilgili insanlar var mı ? İzmir bu konuda ne kadar iyi ?

cibindik:izmirde kendimi bildim bileli bir fanzin işi döner,alınır,edilir. benimde bok kültürü fanzin adlı fanzinde sanırım bikaç birşeyim olucak. insanlar fanzin kültürünü biraz daha sevmeye çalışmalı ama bence. gerçi türkpank camiyası içinde baya fanzin üretiliyor. izmirde de antifaşist hardkorcu tayfası bu işlerle ilgileniyor daha çok. sizin de blogunuzda hardkor bölümü vardı değilmi efenim? : )

( Cocteau Twins ): Evet efenim.. Ychorus Hardcore yeni olmasına rağmen çok sağlam adımlarla ilerlemekte. Anti nickli arkadaşımız Hardcore güzelliğini gayet sıkı takip eden bir kişilik. Bayılıyorum ona.. Herneyse. İzmir'deki müzik piyasası hakkında düşüncelerini yansıtırmısın bize ?

cibindik: izmire düz mantık grubu açısından bakarsam hiçbirşey yok. punk rock çevresi rak müzik üreten nerdeyse kimse kalmadı eskiye göre. ama elektronik baabda baktığımda gayet güzel şeyler var. kahverengi karton ayı temiz no miracle vb. gruplar gayet harikulade. bizden daha dinlenebilir özellikte şeyler üretiyorlar doğal anlamda. saygım var,hehe

( Cocteau Twins ): Güzel kelimelerinin ardında yatan ulaşım adresinizide veriştirsen diyorum, tam olucak sanırım ki : )

cibindik: www.myspace.com/therealimpudence adlı internet adresinden şarkılarımızı dinleyebilirsiniz diyeyim o zaman efendim : )

( Cocteau Twins ): Efenim Ychorus için olan ilk röpt. olayını sizinle yapmaktan mutlu olduğumu söylemeliyim ki, bana Ychorus ve Bok Kültürü hakkında bir kaç laf edeseniz ?

cibindik:Ychorus blog internet üzerinde yurdumuz kapsamındaki en beğendiğim ve en harikulade blog olduğunu düşündüğüm bir blogdur. hehe,bundan daha edebi bir iltifat cümlesi yazamazdım. ama cidden bol bol yararlandığım bir yer. bol bol radyolarınza da giriyorum efendim biliyorsunuz. Bok kültürü fanzin ise benim gibi bir adet bukowski seveninin gayet sevebileceği hoş bir fanzin oluşumu. gayet beğeniyorum,10 veriyorum hehe

( Cocteau Twins ): Aah güzel sözleriniz bizi pek berhudar eyledi efenim.. Düz Mantık röptj. olayında görüşmek üzere.. Teşekkürlerimi de borç bilirim. Röpt. altına 1997 çıkışlı Half Man Half Biscuit - Back In The D.H.S.S. ve The Trumpton Riots EP'sinin toplamı olan albümü eklemeyi uygun buldum.. Tavsiyem.

cibindik: görüşmek üzre : ) ben teşekkür ediyorum




(1986 - 1987)

3 com

Ychorus Vol. 44








Ychorus Vol. 44 için ele aldığım ülke İrlanda oldu.. Folk öğelerini barındıran grup ve müzisyenlerden seçtiğim kayıtların içine bir de yerli bir proje ekledim.. İndirilmeyi bekliyorlar ki çok keyifli bir toplama olduğunu düşünüyorum..


0 com

Meat Puppets - Forbidden Places



(1991)

1 - Sam
2 - Nail It Down
3 - This Day
4 - Open Wide
5 - Another Moon
6 - That's How It Goes
7 - Whirlpool
8 - Popskull
9 - No Longer Gone
10 - Forbidden Places
11 - Six Gallon Pie



0 com

Jackie O Motherfucker - Flags Of The Sacred Harp


1 Nice One 10:17
2 Rockaway 4:25
3 Hey! Mr. Sky 6:47
4 Spirits 16:14
5 Good Morning Kaptain 5:52
6 Loud and Mighty 10:24
7 The Loud Roared the Sea 16:07
0 com

My Bloody Valentine - Sunny Sundae Smile EP

Yıllardan 1987, İrlanda'dan bir grup genç yüzlerini güneşe dönüp gülümsemişler ve ayaklarına bakarak müzik yapmışlar...



tracklist:
Sunny Sundae Smile
Sylvie's Head
Paint a Rainbow
Kiss the Eclipse



DOWNLOAD

6 com

Sun City Girls - Sun City Girls


...ki sık sık orjinal CD aldığım halde, zamanında mp3 satan bir amcamız vardı Konak'taki Stüdyo Ümit'in bir kaç adım ilerisinde solda satardı CD'lerini poşetler içinde.. geçen gün yanına uğrayıp iki çift laf edeyim derken, bütüün CD'lerini yaklaşık 3bin tane CD'yi, bir gece 12'de "şu karşıdaki çöpe bıraktım" dediğinde epeycene üzüldüm hatta yanımdaki arkadaşla üzüldük demeliyim.. Yıllarımız beraber ilerlerken herşey yine anılarda kaldı. Anılar zaten olmasa, pek çok şeyin farkına varamıyacağız sanırım..

Duy-uru'yu bu sefer bu başlık altında yapayım istiyorum.. Söyliyeceklerimi uzun süredir içimde tuturken, bir kaç şey yazmak istiyorum.

Ychorus bir download blogu gibi görünmesinden cidden büyük rahatsızlık duyuyorum.. zamanında yazdığımız onlarca yazının altında sıfır yada tek tük yorumlar gelmesinden olucak ki.. artık kimse bir şey yazamaz hale geldi blogda sanırım. Bundan böyle, herhangi bir albüm başlığı altında yapacağımız yazı stilini gayet genişletme taraftarıyım. Şöyle.. özellikle anılar konusunda yazıları ele alacağım yada alacağız. Bunun dışında heer türlü gerekli - gereksiz bilgi edevat, hatta yemek tarifleri bile verebiliceğiz.. Öyküsel denemeler belki. Albüm yada grup hakkında bilgi vermektense, böylesi daha verimli ve samimi olucağı düşüncesindeyiz..

Orda, burda, şurda istem dışı söylemlere maruz kalabiliyor insanoğlu hayat boyunca.. Ychorus olarak şunları demiyoruz misal "En iyi yazılar biizm blogda olucek, cayır cayır albüm basıp insanların gözünde cool olmalıyız, en iyisi bizim blog olucek hatta yetinmicez herkese trip atıcez, bizden iyi blog olmucek parçalıcaz hepsini aa bunu daha önce söylemişim" gibi saçma sappan iddalarda bulunmuyor, Ychorus'u saadece bir şeyleri hepberaber paylaşmak adına açtığımızıda tekrardan dile getirmek istiyoruz.

"Bende anılarımı, öyle, böyle, şöyle yazılarımı size yollamak istiyorum, altına mail adresimi düşersiniz çok berhudar olurum, bende bu tarz albümler dinliyorum, arşivimi açmak istiyorum, yazar gibi yazar olmak istiyorum" gibi söylemleri beyninde işleyenlere kapımız her daim açık.. gevende@hotmail.com bu konuda size yardımcı olucak olan adrestir..
Bunların dışında.. yakında blogda ve Bok Kültürü adlı fanzin olayında yerli-yabancı gruplarla yaptığım - yaptığımız röptj. olaylarını bulabilicek, istersenizde okuyabiliceksiniz.. Ychorus takipçileriylede röptj. yapmayı istiyorum. Bunun için bana az önce okuduğunuz mail adresiyle ulaşabilirsiniz.. Soruları bizzat itinayla seçiceğimden emin olmanızı istiyorum..

Güzel türkçemiz dersini sevemeyenlerin blogu Ychorus yoluna kafasına göre yazılarla devam ederken, geçen haftalarda bir diğer albümünü supersonik beylerin eklemesiyle gördüğünüz leziz Psychedelic, Experimental projesi "Sun City Girls"ün ilk albümleri olan 1984 çıkışlı debut albümü, okuduğunuz bu harflerin hemen altındaki yeşil butonda.. Grup 1982 çıkışlı, ülkeleri etikette yazıyor yine.





(1984)

Caravan Of Scars
Uncle Jim
Hitman Boy
Jokers on a Waltz
Rubber Stamp Icons
The Burning Nerve Ending Magic Trick
Black Tent
561B (For Alexis)
Rapping Head
My Painted Tomb
Trippin' On Krupa
Metaphors In a Mixmaster
Your Bible Set Off My Smoke Alarm
Helwa Shak
Moment of a Million Lands
Woman In Mourning
Vomiting Diamonds




.

.

Öpücük