Modern Classical etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Modern Classical etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
0
com
Beyin:
Etiketler:
Vaykorus
Zaman:
26.4.25
2022
,
avant-garde
,
Bandcamp
,
Das Lebacher Orgelwerk
,
experimental
,
Heyecan
,
Ireland
,
Modern Classical
,
Other
Beyin:
Etiketler:
Vaykorus
Zaman:
9.3.25
2025
,
ambient
,
APPÄRET
,
Bandcamp
,
Contemporary Classical
,
experimental
,
France
,
Merak
,
Modern Classical
,
Other
Beyin:
Etiketler:
Vaykorus
Zaman:
2.3.24
2024
,
ambient
,
Bandcamp
,
Cinematic
,
experimental
,
France
,
Huzur
,
Laurel Halo
,
Modern Classical
,
Other
Beyin:
Etiketler:
Vaykorus
Zaman:
23.12.22
1981
,
ambient
,
Huzur
,
Joanna Brouk
,
Modern Classical
,
Other
,
piano
,
United States
,
video
Gnac - Biscuit Barrel Fashion (Poptones, 2001)
Eğer 21. yüzyılda büyük bir şehirde yaşıyorsanız muhtemelen çevrenizde sayısız insanın size ne kadar meşgul olduklarını anlattığına tanık olmuşsunuzdur. Herhangi birine “Naber?” dediğinizde alacağınız yanıt ya “Meşgulüm bu ara” ya da “Bu aralar çok yoğunum” olur. Bu yanıttaki yakınmanın arkasına gizlenmiş bir böbürlenme olduğu da bariz.
Dikkatinizi çekmek istediğim husus ise bunu söyleyen insanların fabrikada çift vardiya çalışmaya zorlanan veya kenar mahalledeki evinden asgari ücretle çalıştığını işine saatlerce otobüs yolculuğu yapan insanlar olmadığı. Bu emekçiler meşgul değil tükenmiştir, yorgundur – ayakta uyuyacak kadar yorgun.
Meşguliyeti nedeniyle ağlayıp sızlayanlar neredeyse her zaman bu meşguliyetlerini kendileri yaratırlar: işleri, gönüllü olarak üstlendikleri yükümlülükleri, dersleri ve çocuklarının aktiviteleri. Kendi hırsları, dürtüleri ve kaygıları yüzünden, meşguliyete bağımlı oldukları için meşguldürler. Meşgul olmadıklarında, serbest zamanları olduğunda karşılaşacakları boşluktan ürküyorlar.
HERKES ÇOK MEŞGUL
Neredeyse tanıdığım herkes çok meşgul. Çalışmadıkları veya işlerinde yükselmelerine yardımcı olacak bir şey yapmadıkları zaman suçlu ve endişeli hissediyorlar. Arkadaşlarına ayırdıkları zaman ise bütün sınavlardan yüz alan öğrencilerin CV'lerinde güzel gözüksün diye gönüllü çalışmalarına benziyor.
Geçenlerde bir arkadaşıma “Bu hafta bir şeyler yapmak ister misin?” diye yazdım. Verdiği yanıt ise “Çok zamanım yok ama bir şeyler olacaksa haber ver, bir iki saatliğine işi ekip gelebilirim” oldu. Bu hafta içinde gerçekleşme ihtimali olan bir etkinlikten bahsetmediğimi, yazdığım şeyin başlı başına bir buluşma daveti olduğunu açıkça belirtmek geldi içimden. Lâkin meşguliyeti sürekli artmakta olan bir gürültü kaynağı gibiydi, aramızdaki iletişimi engelliyordu. Anlaşabilmemiz için birbirimize bağırmamız gerekiyordu ve ben de ona geri bağırmaktan vazgeçtim.
ÇOCUKLAR DA ÇOK MEŞGUL
Günümüzde çocuklar bile meşgul. Okul içinde ve dışında bütün günleri yarım saatlik programlara varana kadar ayarlanmış durumda. Günün sonunda eve ebeveynleri gibi yorgun dönüyorlar. Çalışan anne babaların çocuklarına ev anahtarlarını verdiği, çocukların okuldan çıkıp evlerine ve mahallelerine dönerek 3-4 saat özgürce oynadığı nesildendim. Okul sonrası geçireceğim zaman programlanmamıştı. Ben de keyfime göre ansiklopedi okuyor, animasyon yapıyor, sokakta arkadaşlarım oynuyordum. Bu şekilde geçirdiğim zaman hayatımın geri kalanı için önemli ve işe yarayan yetenekler, içgörüler kazandırdı bana. Dilediğim gibi geçirdiğim bu saatler hayatımın geri kalanını nasıl yaşamak istediğimle ilgili bir model oldu benim için.
BİRBİRİMİZE KOLEKTİF
DAYATMALARIMIZ
Bu histeri hayatın gerekli ve kaçınılamaz koşulu değil, aksine tercih ettiğimiz, boyun eğdiğimiz bir durumdur. Bir süre önce yükselen kiralar nedeniyle kenti terk etmek zorunda kalan ve şimdi Fransa'nın güneyinde bir köyde yaşayan bir arkadaşımla Skype üzerinden görüştüm. Kendisini yıllardan sonra ilk defa mutlu ve rahat olarak tanımlıyordu. İşlerini yine yapıyor, ancak bunlar bütün gününü ve beynini tüketmiyormuş. Kendini tekrardan gençliğinde, öğrenciliğinde gibi hissettiğini anlattı – akşamları arkadaşlarıyla kafelere gidiyormuş. Hatta bir erkek arkadaşı bile olmuş (New York'taki ilişkiler için “Herkes çok meşgul ve herkes 'daha iyi' birisini bulabileceğini düşünüyor” demişti bana). Kendi kişiliğinin bir parçası olduğunu düşündüğü hırslılık, depresiflik, huysuzluk ve huzursuzluğun çevresinin bozucu etkilerinden kaynaklandığını anlamıştı. Aslında hiçbirimiz böyle yaşamayı istemeyiz, kimsenin trafikte beklemek veya liselerdeki gaddarlık hiyerarşisinin bir parçası olmak istemediği gibi. Aksine, bunlar birbirimize kolektif olarak dayattığımız şeylerdir.
Meşguliyet bir tür varoluşsal sigorta, boşluğa karşı bir set görevi görüyor; eğer meşgulseniz, her saatiniz programlanmış ve doluysa, size sürekli ihtiyaç duyan birileri varsa hayatınız saçma, aptalca veya anlamsız olamaz. Maalesef bu sahte vazgeçilmezlik durumunun arkasındaki gerçeği görmek, bunun yapısal bir kendini kandırma hali olduğunu fark etmek epey zor.
Günümüzde gittikçe artan sayıda insan somut, elle tutulur bir şey üretmiyor. Bu yüzden bu yapmacık meşguliyet ve tükenmişlik halinin, insanların şu hayatta yaptıklarının kimsenin umurunda olmayan şeyler olduğunu gizlemekten başka bir işe yaramadığını düşünüyorum.
TUTKULU BİR TEMBELİM
Ben meşgul bir insan değilim, tanıdığım en tutkulu tembel olduğumu söyleyebilirim. Çoğu yazar gibi, yazmadığım tek bir günde bile yaşamayı hak etmeyen günahkâr bir serseri olarak hissediyorum. Bir yandan da günde 4-5 saat çalışarak bu dünyada bir gün daha geçirmeme yetecek bir para kazanabileceğimin farkındayım. En güzel sıradan günlerimde sabahları yazar, ardından uzun bir bisiklet turuna çıkar, öğleden sonraları ayak işleri yapar ve akşamları da arkadaşlarımla görüşür, kitap okur veya film izlerim. Bence bu, yaşamak için makul ve hoş bir gün. Ve eğer beni arayıp görüşmek istediğinizi söylerseniz meşgul olduğumdan, planlarımdan bahsetmek yerine “Ne zaman?” derim.
Ancak, sadece geçtiğimiz bir iki ay boyunca profesyonel zorunluluklar nedeniyle sinsice meşgul olmaya başladım. İlk defa beni davet eden insanlara doğrudan çok meşgul olduğum için katılamayacağımı söyleyebiliyordum. İnsanların neden böyle demekten keyif aldığını anlamaya başladım: kendinizi önemli, rağbet gören ve el üstünde tutulan bir insanmış gibi hissettiriyor. Buna rağmen meşgul olmaktan nefret ettim. Her sabah e-posta kutum, bana yapmak istemediğim işleri yapmamı söyleyen, çözmem gereken sorunlar getiren e-postalarla doluyordu. Her geçen gün artarak daha da katlanılmaz hale gelen meşguliyetimden uzaklaşmak için kenti terk ettim ve bu satırları yazdığım gizli adrese geldim.
DÜNYANIN AKIŞINA DAHİL OLMALI
Burada beni taciz eden yükümlülükler yok. Televizyon yok. E-postalarıma bakmam için uzaktaki bir kütüphaneye gitmem gerekiyor. Haftanın büyük bir kısmını tanıdığım tek bir insan görmeden geçiriyorum. Burada düğünçiçeklerinin, sünelerin ve yıldızların ne olduğunu tekrar hatırladım. Okudum. Ve aylardan sonra ilk defa gerçekten bir şeyler yazdım.
Dünyanın akışına dahil olmadan hayat hakkında yazacak bir şey bulmak nasıl imkansızsa, tekrardan bu akıştan kopmadan yazacak şeyin ne olduğuna ve bunun nasıl yazılması gerektiğine karar vermek de imkansız.
Boşluk, aylaklık sadece bir tatil değil aynı zamanda bir zaruret. Yani örneğin D vitamini vücudumuz için nasıl bir gereklilikse boşluk da beyin için aynı şekilde gerekli. Yokluğunda zihinsel sorunlar baş gösterir. Aylaklığın getirdiği sessizlik ve açık alan, hayattan dışarı bir adım atıp bütünü görmemizi, sıra dışı ve beklenmeyen bağlantılar kurmamızı, yaz ortasında ilhamın vahşi yıldırımlarını beklememizi sağlar. Paradoksal olarak, aylaklık, herhangi bir işi iyi yapmak için şarttır. ABD'li roman yazarı Thomas Pynchon “Yaptığımız işin özü genellikle aylak aylak düşünmektir” demişti miskinlikle ilgili makalesinde. Arşimet'in küvetteki evrakası, Newton'ın elması ve daha birçok örnekte görebileceğimiz gibi tarih boş boş otururken ve hayal kurarken gelen ilham hikâyeleriyle doludur.
“Geleceğin hedefi tam istihdam değil tam işsizliktir, böylece sürekli oyun oynayabiliriz. Mecvut sosyo-ekonomik düzeni yıkmaya işte tam da bu yüzden ihtiyaç duyuyoruz.” Bu sözlerin ot içen bir anarşistin zırvalamaları diye olduğunu düşünebilirsiniz – ancak bunu söyleyen, scuba-diving ve langırt oyunları arasındaki boş vaktinde Childhood's End kitabını [Ç.N.: Bu kitap Türkçe'ye Son Nesil olarak çevrilmiştir] yazan ve günümüzün iletişim uyduları çok önceden hayal eden Arthur C. Clarke'tı.
ÇALIŞMAK YERYÜZÜ İÇİN CEZADIR
İŞarkadaşım Ted Rall bir köşe yazısında geliri işten bağımsız kılmamız ve her yurttaşa bir maaş garantisi vermemiz gerektiğini yazmıştı. Bugün kulağa deli saçması olarak gelse de önümüzdeki yüzyılda kürtaj veya oy hakkı gibi evrensel bir hak haline geleceğini düşünüyorum.
Püritenler çalışmayı bir erdem, iyi ahlakın bir parçası haline getirdiler – oysa unuttukları şey, Tanrı'nın çalışmayı bir ceza olarak yeryüzüne göndermesiydi.
Belki de herkes benim gibi davransa dünyanın çivisi çıkar. Lâkin ben ideal insan yaşamının benim aykırı aylaklığım ile dünyanın geri kalanının bitmeyen çılgın aceleciğinin arasında bir yerde yattığını düşünüyorum. Benim rolüm sadece çocukluğunuzda evde çalışırken camınıza çakıl taşı atıp, bağırarak sizi sokağa oynamaya davet eden çocuk gibi 'kötü' bir çağrıda bulunmak. Benim azimli aylaklığım bir erdemden çok bir lüks. Ama ben bunu bilinçli bir tercih sonucunda gerçekleştirdim: Yıllar önce zamanı paraya tercih etme kararını aldım. Çünkü bu dünyada geçireceğim sınırla zaman ile yapabileceğim en iyi yatırım, bu zamanı sevdiğim insanlarla geçirmek. Bir gün ölüm döşeğimde bu kararımdan pişman olma, “keşke daha fazla çalışsaydım” deme ihtimalim de var. Ancak ben o sırada pişman olmaktansa “keşke Chris ile bir bira daha içebilseydim, Megan ile uzun bir sohbete daha dalabilseydim ve Boyd ile son bir defa kahkaha atsaydım” diyeceğimi düşünüyorum. Hayat meşgul olmak için çok kısa.
TIM KREIDER
Limited Download: 21
Beyin:
Etiketler:
Vaykorus
Zaman:
16.8.12
2001
,
Bol yastıklı uyku istekleri
,
down-tempo
,
Gnac
,
Huzur
,
instrumental
,
Modern Classical
,
Other
Erik K Skodvin - Flare (2010)

"Donukluk, ışık geçirmeme durumudur. Donuk bir nesne, ne saydam (ışığın tamamının geçmesime izin veren) ne de yarı saydamdır (ışığın bir bölümünün geçmesime izin veren).
Işık, bir yüzeye çarptığında, bunun bir bölümü yansır, diğer bölümü soğurulur, kalanı da kırılır. Donuk nesnelerde kırılma en düşük düzeydedir, dolayısı ile ışığın tamamı ya yansır veya soğurulur. Örneğin ayna donuk bir nesnedir. Donukluk, ışığın titreşim sayısına bağlıdır. Böylece bazı camlar, görünen ışığa karşı saydamlıklarını korurken, morötesi ışıklara karşı donukturlar."
1 - Etching An Entrance
2 - Matiné
3 - Pitch Dark
4 - Failing Eyes
5 - Neither Dust
6 - Graves
7 - Escaping The Day
8 - Stuck In Burning Dreams
9 - Vanished
10 - Caught In Flickering Lights
Beyin:
Etiketler:
Ychorus Volume 61

Ychorus Volume 61
Tracklist:
Sylvain Chauveau - Mineral
Arto Lindsay - 4 Skies
Michael Gira - Where Does Your Body ?
Jerzy Milian - Moon Hustler
David Sylvian - Nostalgia
Mark Hollis - The Gift
Alexander Veljanov - Fragile Little Thing
Gonzales - Armellodie
Hanne Hukkelberg - Salt Of The Earth
Piana - Muse
Talkingmakesnosense - For The Sake Of This
Linda Perhacs - Hey, Who Really Cares?
Montauk - 1986 (Part 1)
Soul Whirling Somewhere - Little Gaze
Vashti Bunyan - Feet Of Clay
Max Richter - From 522 W Elm Street, Logan Illinois (Snow)
Toz ve Toz - Buz Kadının Çanları
Mazzy Star - Cry Cry
Oystein Sevag - White Wings
Tor Lundvall - Yule Song
Kışa girerken.. bizlere giremeyen, gerçekleşemeyen düşlere, umutlara ve sandal yolculuğuna.. Bir yere kıvrılmadan hemen öncesi fon da çalınmak üzere tasarlandı. Öyle yapın ki; dibe inmeden önce, su üzerin de tekrar buluşalım..

Siklamen
Siklamen, Myrsinaceae familyasından Cyclamen cinsini oluşturan yaşam alanı orman açıklıkları ve kayalık alanlar olan çok yıllık yumrulu bir bitki türlerini ortak adı.Tavşankulağı, buhurumeryem, Mormilik şeklinde de adlandırılır.
Boyu 5-20 cm civarındadır ve Şubat - Nisan aylarında çiçek açar. En belirgin özelliği, kalp veya böbrek şeklindeki yapraklarıdır. Beş parçalı olan çiçekleri beyaz, pembe ya da koyu pembe renkte olabilir.
Beyin:
Etiketler:
Vaykorus
Zaman:
14.10.10
acoustic
,
avant-garde
,
ethereal
,
experimental
,
female vocalists
,
field recording
,
indie
,
jazz
,
keman tadı
,
Modern Classical
,
Other
,
piano
,
Tokkat gibi çarpar ha
,
Toz ve Toz
,
ychorus volume serisi
Beyin:
Etiketler:
arvadite
Zaman:
29.7.10
Beyin:
Etiketler:
arvadite
Zaman:
29.7.10
Uakti & Phillip Glass - Aguas De Amazonia (Point Music, 1999)
Bize ve bana bu albümü tekrar hatırlattığı için Necati Eker'e teşekkür-i borç bilmekten öte, rahatltıcı yanının bolluğu da tartışılmaz çevrede (yaşasın devrik). Çevreciyiz, çevrecisin, çevreciyizler, çevresiz çeyizler, çevresiz çeyizciler.
Uakti & Phillip Glass - Aguas De Amazonia (Point Music, 1999)
Tracklist:
1 Aguas Da Amazonia. Tiquie River 1:41
2 Aguas Da Amazonia. Japura River 4:44
3 Aguas Da Amazonia. Purus River 7:44
4 Aguas Da Amazonia. Negro River 4:19
5 Aguas Da Amazonia. Madeira River 4:00
6 Aguas Da Amazonia. Tapajo River 2:49
7 Aguas Da Amazonia. Paru River 4:25
8 Aguas Da Amazonia. Xingu River 5:03
9 Aguas Da Amazonia. Amazon River 7:26
10 Metamorphosis. Metamorphosis I 12:32
Beyin:
Etiketler:
Vaykorus
Zaman:
13.6.10
1999
,
ambient
,
Bol yastıklı uyku istekleri
,
classical
,
ethnic
,
Huzur
,
minimalist
,
Modern Classical
,
New Age
,
Other
,
Philip Glass
,
Tokkat gibi çarpar ha
,
Uakti
,
yer minderi
Beyin:
Etiketler:
arvadite
Zaman:
21.5.10
2009
,
ambient
,
Cylon
,
Danimarka
,
experimental
,
lo-fi
,
Modern Classical
Heather Woods Broderick - From The Ground (2009)
1 - Something Other Than2 - Cottonwood Bay
3 - From The Ground
4 - The Colors
5 - For Misty
6 - Wounded Bird
7 - Back Room
8 - Left
9 - Turned
10 - Old Sun
Gereksiz bilgi; Peter Broderick'in kız kardeşi kendisi.
Mastered By - Giuseppe Ielasi
Recorded By, Mixed By, Producer - Peter Broderick
Written-By - Heather Woods Broderick
Beyin:
Etiketler:
arvadite
Zaman:
25.4.10
Alva Noto + Ryuichi Sakamoto with Ensemble Modern - utp_ (2008)

:Tracklist:
1 - A attack : B transition
2 - C,D Grains
3 - E,F partocle 1
4 - G Transition
5 - H,J broken line 1
6 - K,L plateaux 1
7 - L,M silence
8 - N,O particle 2
9 - P,Q broken line 2
10 - R,S,T plateaux 2 : U end
Beyin:
Etiketler:
arvadite
Zaman:
28.1.10
Shinjuku Thief - The Witch Haven (Dorobo, 2002)
- Dedim ki ona; Yoksun sen aslında.
- Efendim
- Dedim ki ona; Yoksun sen aslında.
- Bana mı söylüyorsunuz ?
- Dedim ki ona; Yoksun sen aslında.
- Anlayamadım, pardon.
- Dedim ki ona; Yoksun sen aslında.
- Herneyse, size iyi günler.
- Dedim ki ona; Yoksun sen aslında.
- ..
- Ve dedim ki ona; Yoksun sen aslında.
Shinjuku Thief - The Witch Haven (Dorobo, 2002)
Label: Dorobo
Tracklist
1 Waking At Dusk 3:24
2 Edge Of The Wilderness / Black Cockerel White Stick 6:26
3 The Witches' Ladder 3:14
4 The Gestation Of Elben 2:41
5 A Red Room / A Slow Dance 4:41
6 Five Dark Corners 1:45
7 Father Of Lies 2:00
8 The Spores Of Death 2:45
9 The White Lady 3:37
10 Procession Of Souls 3:24
11 Sign Of The Black Eagle 2:07
12 An Event On The Commons At Dusk 4:10
13 A Tavern Of Midwives 1:13
14 The Night Child 1:55
15 Es Ist Ein Ros' Entsprungen 3:00
Beyin:
Etiketler:
Vaykorus
Zaman:
25.1.10
2002
,
abstract
,
ambient
,
Australia
,
dark ambient
,
electronic
,
experimental
,
Huzur
,
industrial
,
keman tadı
,
Klasik
,
Modern Classical
,
noise
,
Shinjuku Thief
,
tekrar eden melodiler
Gonzales - Solo Piano

Kanadalı "on parmağında on marifet olan" bir müzisyen Gonzales.. genelde hip-hop albümleri yapıyor fakat aynı zamanda piyano falan da çalabilen süper bi abi kendisi.. bu da adı üstünde, Gonzales'in minimal solo piyano kompozisyonlarından -16 adet- oluşan albümü "Solo Piano".. sakinleştirici bir albüm, çok hoş "sofistike" bir havası var ayrıyetten.. çok çok ince bir melankoli tadı da gelebiliyor arada fakat Gonzales'in bu parçaları çalarken piyanonun her bir tuşuna dokunuşundan çok büyük bir keyif aldığı öyle belli oluyor ki, dolayısıyla ben de genelde keyiflenerek dinliyorum.. "benim ne zaman bir piyanom olacak bea?" diye iç geçirip dalarak ve de..
Erik Satie sevenler buna bi göz atsa iyi olur derim..
DWNLD
Beyin:
Etiketler:
air guitarist
Zaman:
11.9.09
2004
,
Canada
,
classical
,
Gonzales
,
instrumental
,
minimal
,
Modern Classical
,
piano
Beyin:
Etiketler:
Serkan Dogan
Zaman:
23.8.09
Lexaunculpt - The Blurring of Trees

Plat ile başlayan "Gerçek bir IDM, gerçek bir başyapıt." serisine devam edesim var çok. Devamı gelecek elbet.
Beyin:
Etiketler:
Serkan Dogan
Zaman:
16.11.08
2003
,
abstract
,
ambient
,
electronic
,
glitch
,
IDM
,
Lexaunculpt
,
Modern Classical
,
şahane albüm kapakları
Kaydol:
Yorumlar
(
Atom
)
.













