1 com

A Sunny Day in Glasgow - Ashes Grammer (2009)






















İlk Albümdeki havasından hiç bir şey kaybetmeyen A Sunny Day in Glasgow'un 2.albümü "Ashes Grammer" karşısınızda. Sürenin biraz uzun olmasından dolayı tempo biraz yavaş hızlanıyor. 9. parça Passionate introverts ile aradığımız ritmi yakalıyan albüm son parçasına kadar bu ritmi koruyor. Bu noktada albümün 22 parçadan oluştuğunu belirtmekte fayda var galiba . Tabi bu 22 parçanın bir kısmı 20-30 saniyelik ve dinleyici bir sonraki parçalara hazırlayan parçacıklardan oluşmakta. Uzun lafın kısası ilk şarkılarda sabrederseniz sonrası güzel ritimlerle bezenmiş, ilk albümdeki shoegaze-electronic havasını bozmayan bir albüm "Ashes Grammer" . Fırından yeni çıkanlar serisinden. İyi Dinlemeler !

http://rapidshare.com/files/285815567/ASIG_-_AG.rar
0 com

Pawa Up First - The Outcome (2009)



Henüz bir çocuğum yok. Bir süre daha olmamasını umuyorum. Yakın zamanda yeni çocuğu olmuş bir tanıdığım da yok. Hiç çocuğu doğduğu anda o insanların yanında da olmadım. Bu noktadan hareket edip über bir gerçekçilikle baktığımızda bu nedenlerden dolayı "çocuğu olmuş gibi sevinmek" klişesinin anlamı, her ne kadar çok kullanıyor olsam da, bir nebze olsun boş kalıyor. Elbette ki bu tip deyimlerin benzerliklerini ya da etimolojik olarak bir araştırmasına girmeyeceğim. He çocuğum olana kadar hep anlamsız mı gelecek? Tabi ki hayır. Eminim bugüne değin yüzlerce kez çocuğum olmuşcasına sevinmişimdir.

Tamam saçmalıyor olabilirim ama gönül rahatlığıyla yine yeniden bu ölçüde sevindim diyebilirim. Bir kere daha, bu albümü elime geçirip evire çevire dinlediğimde yaşadığım hazdan dolayı hayvanlar gibi, öküzler gibi sevindim. Nedenine gelince, uzun bir süredir bu kadar çeşitliliğe sahip ve bir o kadar da bütünlüğü sağlanmış bir albüm görmemiştim. Bu albüm dinlenince görülüyor ki bir sürü baharatı acemice boca ederek hazırlanmış bir öğrenci yemeği değil, ustaca ölçülüp tartılmış bir gastronom harikası.

Montreal - evet yine Kanada yine güzellik - çıkışlı grubun üçüncü albümü The Outcome, önümüze gerçekten zengin bir mönü sunuyor. Aslında bütün bu yemek benzetmelerinin dışına çıkarsak albüm için söylenebilecek en önemli şeylerden biri -doğru bir tabir olabilir mi bilmiyorum ama- sinematik oluşu. Başından sonuna kadar kolunuzdan tutup bırakmayan bu albüm, Opening ile başlayıp Last Man Standing'e kadar zaman zaman içinde bol değişken bulunan bir dizi ya da filme fon olabilir galiba. Bunu söyleyerek melankoliden ya da aşk filmlerinden bahsetmiyorum. Tabi bu dinleyicinin algısına kalmış bir durum. Zaten böyle bir havaya kapıldığınızda şarkının içinde ya da sıradaki parçayla beraber bazen metronomu eser miktarda yüksek davullarla bazen de sizi ayık tutan piyano ve beatler bu havayı dağıtmakta yeterli oluyor.

Ayrıca alışılagelmedik olan şeylerden biri post rock ve ambient öğelerinin yanında, albümde 2 adet içinde gayet kanlı canlı MC bulunan enstrumental hip hop şarkıları da mevcut. Hatta The Departure adlı parçanın 02:40 ve 02:50 dakikaları arasında ramazan aylarında bolca gördüğümüz Coca Cola reklamı tandanslı bir ney sample'ı bile görebilirsiniz. Uzun lafın kısası, baştan sona şaşırtacak, her yönden skalası tamamen geniş ve dolu dolu bir albüm.

Bütün dürüstlüğümle söyleyeyim, gerçekten çok iyi. Mutlu kalın.

Tracklist:

1- Opening
2- The Departure
3- Cold On The Trail
4- Territorio
5- Delusions of Grandeur
6- Nowhen
7- Transit
8- In a Hurry to Nowhere
9- The Ruins
10- The Outcome
11- Last Man Standing


Evet bunu istiyorum!
1 com

Sputniks Down - Much Was Decided Before You Were Born (2001)




Sputniks Down, 1996 - 2003 yılları arasında faaliyet göstermiş Glasgow yakınlarında ki Bishopbriggs'den bir grup. Sanıyorum zamanında grup elemanları Andrew Blue, David Roy ve Martin Healy, dünyada yavaş yavaş yerini belli etmeye başlayan post rock dalgasıyla beraber, komşuları Mogwai'in de etkisiyle bu akıntılardan oldukça etkilenmişler. Kronolojik olarak da Ada'nın ilk elektronik altyapılı post rock gruplarından biri durumunda bu gençler. Bu bağlamda günümüze değin pek çok grubu etkilemiş olabilirler aslında. Benzer olarak aklıma gelen ilk grup The American Dollar ama etkilenip etkilenmediklerini sormadan sağlıklı bir sonuç elde edemeyiz galiba. Ben de geç keşfettiğim için mi yoksa grup artık bir arada olmadığı için mi üzüleyim bilemedim ancak dinlemekten başka çare yok.


Evet bunu istiyorum!
0 com

Shop Assistants - Shopping Parade 7inch (1985)















16 Ağustos 1985. Yani daha Shop Assistants henüz 5 kişi ve halen faal oldukları, her şeyin güllük gülüstanlık devam ettiği bir dönem. Altıma halen bez bağlanıyor ve ben yine sulamaya devam ettiğim dönemler hani. Henüz 2 yaşındayım. Çok uslu bir bebek ondan sonra da çocuk olduğumu söylenir beni üreten kadın. Hiç yaramazlık etmezmişim ki bir yerde okduğum bilgiye göre; Ekim ayında doğan çocuklar yaşıtlarına göre çok olgun oluyorlarmış. 20 yaş altındayken hep insanlar nasıl bu kadar ağır başlı olduğumu merak eder, sabrıma hayran kalırlardı. 20 yaş sonrasıda, benden katça yaş büyüklükte insanlarla muhabbete girdiğim de, "yaşına göre çok olgunsun, senin gibi adama rastlamak zor" gibisinden lakırdılarla bir şeylerin farkına vardıklarını gösterirlerdi. Güzel anlardı. Cezbedici. Ama kıç kaldırıcı cinsden olmadan, yağsızca. Ve ben halen büyümeye devam ediyorum sanırım. Bakalım ne zamana kadar böyle devam edeceğiz ya da tükeneceğiz. Herneyse, şimdi yeşilliklerle devam edelim..

1984 civarında Edinburg/İskoçya toprakların da doğan ShopAssistants'ın daha balayı dönemleri 16 Ağustos 1985. En başlarda isimleri Buba And The Shop Asisstants. Bu isimle bir single bile basmışlar. 500 kopya basılan plaklarının ismini de, Something To Do deyivermişler. Vokalistleri Alex Taylor 1987 yüzyılında Shop Assistants adı altından yok olup, Motorcycle Boy'u kurmuştur. İnsanlar ve eleştirmenlerin ilgisi böylelikle gayet düşmüş, 1990 yılına kadar böyle devam etmiştir. O dönem bastıkları The Big E. single'ı ile yine yükselişe geçmişlerdir ama bu sefer de gitaristleri David Keegan "Kardeşim bu gruptan ben bir bok anlayamadım, kendimi Pastels'e adıyorum" diye söylenip o da yok olmuştur.. İşte zindan masallarından bir müzikal projede böylelikle sulara gömülmeyi kendine borç bilmiştir.. Ha bir de şöyle bir şey var ki, Shop Assistants'ı o dönem haldır haldır çalıştıran ve sevindiren durum ise ele aldığımız bu plak çekimi EP'nin içinde bulunan All Day Long single'ı, Morrissey'in o dönem en çok dinleyip, sevdiği şarkı olması. Zamanla ona da sıra gelicektir, meraklanalım. Ayrıca, NME dergisinin 1986 yılında çıkardığı meşhuur toplaması C86 içinde bulunan gruplardan biridir Shop Assistants. Grup halen unutulmadı ki, günümüzde yayınlanan Indie toplamalarında bile boy göstermektedirler. Yazık olmuş bitirmeleri, evet. Şimdi bir kahvaltı, sonrasın da yine gelişler..

Bu arada Pastels ayrı güzel bir olayıdır Indie piyasasının. Pc formatlansın, söz geçiş yapacağım. Sözlerim çoğalıyor, güzelleşiyorum.

Photo: Shop Assistants (1987 sonraları)






















Shop Assistants - Shopping Parade 7inch (1985)

Label: Subway Organization


Tracklisting:

A1
All Day Long
A2
Switzerland
B1
All That Ever Mattered
B2
It's Up To You


2 com

Air Formation - Daylight Storms (2007)






















Seslerin getirdiği güzel huzurlardan. Post-Rock ve Shoegaze'in güzel birleşimlerinden. Albümsel bir bütünlük içeren türden. En keyifsiz anında bile insana bloga post yazdırıcak kadar güzel. İngilizler yine yapmış yapacaklarını.

http://rapidshare.com/files/284585080/AF-DLS.rar
3 com

Castanets - Texas Rose, The Thaw And The Beasts (2009)



















Misal hiç biriniz den duymadım "İlyas Salman'ı çok seviyorum abicim, adam harika oynuyor, bıdı bıdı bıdı". Aslın da cidden iyi oynuyor hatta oynamıyor yaşıyordu karakteri. Du eki koyuyorum çünki hepimiz biliyoruz ki adam elini ve giymediği eteğini çoktan çekmiş bulunuyor film piyasasından. Hep çirkindi değil mi.. Hepimizin çoğu çirkin ilan etti onu ve hiç bir zaman el üstün de tutmadı, tutulmadı.. Yazık mı ?. Bence yazık. Baş rol diye adlandırdığımız alan da bile oynarken, sanki hiç baş rol değil, hep alıştığımız yan rollerdeydi. Adamı tanımıyorum. Ama bir şeyleri hissetmeme engel olmadığının da farkındayım. Olduğu gibi biri bence. Mütevazi, alıngan, boynu büküğe yakın. Herhangi bir şey hakkında tahminler yürütmek.. aslında ne zevkli bir şey değilmi. Farkındamısın bu durumun, bu durumunun ?. Küçük şeyler den, polyanna olmadan zevk alabilme dürtüsü. Harika bir şey. Doyumsuzlarla işim olmadığı gibi, yazıya giriş noktama dönelim istiyorum. Aslında çok film de görünmüştür kendisi ama hiç bir kaçını hatırlayamayız. Hep bir-ikidir hatırladığımız sahneler. Dediğim gibi şaşalı bir görüntüsü de yoktur ya, belki de ondandır bu hatırlayamamışımız. Kapağı görünce aklıma geldi. Evet dedim bu film o film. Etkilenmiştim seneler öncesi. Çocuktum. Arabaları, silahları, misketleri, kovboyculuğu, takışmacayı sevmeyen bir çocuktum. Legoları, yap-bozları, hızlı koşmayı, koşu yarışlarını, şarkı söylemeyi, bebekleri, ip atlamayı, kaset kapaklarına bakmayı, dram filmlerini, buğulu sahneleri, yağmuru, her hangi bir yerde piknik havasına bürünmeyi, bakkaldan bir şeyler alıp paylaşmayı, dondurmayı, dart'ı, mor rengi, deri kıyafet giyenleri, lunaparkı, konuşmayı ve en çok da kendimi seven bir çocuktum. Bencil ya da kendini beğenmişin teki hiç olamadım. İstesem de olamıyordum. Ama herkes den farklı olduğumu ve benim gibi birine hiç rastlayamadığımı da hatırlıyorum. Ve daha pek çok şeyi hatırladığım gibi..

İşte o günler de çıktı sanırım bu film karşıma. Adı: Dolap Beygiri idi. Yılaar sonra tekrar karşıma çıkması beni gülümsetti ve hemen almama neden oldu. Diğer oyuncular ise Şener Şen, Ayşen Gruda ve o saftan öte buğulu güzelliğiyle Yaprak Özdemiroğlu. Toplumsal bir filmden öte her daim gerçek kalıcak ve yıllar geçmesine rağmen hiç bir şey değişemeyen biricik ükemizden kaçmak için kafamızda oluşan o pis rezilliklerle dolu bir film Dolap Beygiri. 300 kişi işçi alıcağını duyuran bir yere 3000 kişinin baş vurması gibi. Sondaki bir sıfır nelere mal oluyor değil mi. Filmde üniversite mezunu olan Salman'ın dolambaç olmayan kişiliği yüzünden bir türlü iş bulamayıp, salatalık satmaya başlaması ve zabıtaların görür görmez salatalıkları yerlere atıp, ayaklarıyla ezmesi kadar gaddar bir hayatta olduğumuzu tekrar farkediyoruz gözlerimizi televizyona dikerken. Bunaltıcı mı ? Bence hiç değil. Gerçekler her daim batıcı olarak kalıcaklar, biz de aşama göstermeye hep devam edeceğiz. Gidişatımızın her daim sıkıcı ya ada çıkmazlara yakın gideceğini kim söyledi ki. Ben mi yoksa ? Yok öyle bir şey.. Ne demişler hiç tanıyamadığımız atalarımız; Zirveye çıkmak için, önce en dipe inmek gerekir. İlyas Salman her daim için de hissettiği şanlı ve ürkütücü gerçekçiliğiyle oynamaya devam ediyor film boyunca. Kriz anların da daha da bir iyi oynadığını farkediyorum her seferinde. Gerçekten o an kriz geçiriyormuşcasına bir oyun sahneliyor. 90'ların başında bir türkü albümü yaptı kendisi. Reklamsızlıktan pek tutmadı ama konserler vermeye devam etti. Uzaktan da olsa bir kere görmek isterdim aslında kendisini. Herkesi görmek istemesem de.. Hayat bu. Sürprizlerle dolu bir hayat. Beklemeye devam, evet. Ha bu arada filmi almak isteyenler şu sıralar kampanyalı ürün olarak Dia marketlerin de bulabilirler. VCD formatında, 2.90 gibi komik bir rakama hem de. Ve daha onlarca 80'ler de çıkmış filmleri de yanında bulmanız mümkün. Dün konuştum daha bir Dia görevlisiyle, (hani o yaşıtım diye düşündüğüm renkli gözlü, beyaz tenli sarışın bayan) "tekrarları gelmez kampanya bittikten sonra" diye de mırıldandı kulağıma. Aslında o da Yaprak Özdemiroğlu kadar güzel ama.. hiç bir itirafta bulunamıyorum kendisine. Hiç kimseye bunca yıl bulunamadığım gibi..

Sahne adıyla Castanets, doğduğunda koyulan tam ismiyle Raymond Raposa. Keşfettiğim dönem 2005'in Bahar dönemiydi. Çok fazla etkilendiğimi hatırlıyorum bir şarkısının introsundan. Intro'ları hep çok fazla sevmişimdir. Eko, akustik gitar ve atmosferik bir hava vardı şarkıda. İsmine şu an ulaşamıyacağım. Ama yesyeni albümü çıktığını gördüğümde geçenlerde sevindim gayet. Kapakta huzur dolu sanki değil mi bazılarımıza göre. San Diago çıkışlı. Bence arşivinize girmesi, aklınızı da yazabiliceğiniz bir isim Castanets. Yine salaş, yine kafama göre yazdığım bir yazının daha köküne geldik. Şimdi bir kahvaltı edeyim, belki bugün yine görüşürüz.. Anlatıcaklarımız hiç bitmez aslında. Ama anlatıcak gücü her daim bulamıyoruz. Değil mi..

Photo: Raymond Raposa


























Castanets - Texas Rose, The Thaw And The Beasts (2009)

Label: Asthmatic Kitty Records


Tracklis:

01 Rose
02 On Beginning
03 My Heart
04 Worn From the Fight (With Fireworks)
05 No Trouble
06 Thaw and the Beasts
07 We Kept Our Kitchen Clean and Our Dreaming Quiet
08 Down the Line, Love
09 Lucky Old Moon
10 Ignorance Is Blues
11 Dance, Dance


0 com

Вася Ложкин рокындроль бэнд

Folk-punk diye bir tür var mıdır bilmiyorum. Varsa bile bahsetmek istediğim grubu anlatmaya yetmiyor. Kendileri de “Hadi ska çalalım” diye yola çıkmışlar, ama ortaya çıkan sonuç ska değil. Onları ilk duyduğum andan itibaren ünlü finlandiyalı punk-cover grubu Leningrad Cowboys’ a benzetiyorum. Onlar kadar punk enerjisi ile dolular, kalabalık ve güçlüler. Ama pek çoklarından daha yaratıcı, daha alaycılar. Hepsinden önemlisi enstrümanlarda belli bir müzikal tınıyı koruyup punk çiğliğini yansıtabiliyorlar. 8 kişilik bir grup olmalarına rağmen her biri fırsat buldukça varlığını hissettiriyor. Вася Ложкин рокындроль бэнд (Vasya Lojkin Rock’n Roll Band) her nekadar solistinin adıyla hatırlansa da, her ne kadar elemanlarlar konserden konsere, kayıttan kayıda daçalarından, kulübelerinden, köylerinden ve bilimum şehir deliklerinden çıkarak toplansalar da, bir araya geldiklerinde on kaplan gücündeler.


İzlemeniz gereken site http://www.lozhkinband.ru/ Burada, kendi tasarımları uçuk kaçık konser afişlerinden TV de yayınlanan ropörtajlarına, fotoğraflardan grubun tüm albüm kayıtlarına ulaşmak mümkün. Yahu bizi ne uğraştırıyorsun dediğinizi duyar gibiyim ama herbir şarkıyı ayrı ayrı indirebilirsiniz bile. Yukarıda kapağını görmekte olduğunuz albüm tarafımdan şiddetle tavsiye edilmektir. Müzik evrenseldir ama Rusça anlamakta güçlük çekeceğiniz kesin. Benim anlayabildiğim “Vodka” adlı parçada sanmayın ki “İçelim güzelleşelim” muhabbeti var, tahmin edebileceğiniz üzere Rus toplumundaki aşırı içki tüketimini eleştiriyorlar. Aynen şöyle diyor: “Bakkaldan Vodka aldım. Şişeyi içtim ve hemen öldüm. Artık morgda dinleniyorum. Vs.Vs.”

Herkese bol bol lay lay lom, hoppidi hoppidi fan fini fin fon müzik dolu günler diliyorum.
0 com

Merzbow & The Haters & AMK - Sniper (1993)





Çınar ağacı gölgesin de öylecesine oturmak gibi olmalıydı bayram sabahları. Ama bu sefer ters yöne sapmıştı düşüncelerim. Saatlerce oturdum odam da, saatlerce.. Dışarıdan gelen, çocukların çok şen olamayan sesleri ve neden patlattıklarını bile bilemedikleri, her bayram moda haline çoktan gelmiş torpilleri, füzeleri, çat patları, kız kaçıranları, mantar tabancaları ve vazgeçilemez plastik bebeklerinin boya küpü saç ve makyajlarıyla hazır da bekliyordı. Zaten patlama sesleri olmasa hangimiz hatırlayacak ki bayram geldiğini değil mi.. Kasabalarda böyle olduğu kesin. Uzun yıllar öncesi mecbureyetten yaptığım bir şeyi yaptım bu bayram sabahı. O kadar uzun zaman olmuş ki garip hissettim. Her bayram sabahı kalkılır, dede, baba, oğul olarak soluğu camii de bayram namazın da alırdık. Zaten camii ye sene de 2 defa giren baba-oğul olaraktan, bir şey kaybettiğimiz söylenemez ama alışkanlık işte, insan yine de garip hissediyor kendini. Ve o çok sevdiğim mazarlığa da giderdik namaz sonrası. Ve ben yine hiç çıkmak istemezdim oradan.. Apayrı bir dünya, evet. Huzur dan öte bir sessizlik ve gerçeklerin elle dokunulur, gözle görülür hissiyatı. Hissiyatzılığımın zirvesin de bile hissedeceğim, hissiyat okyanusu adeta. .

Derken bayram da bitiyor diyordum ki hastalandığımı, halsiz bedenimin bana yaptığı en gerçek oyunuyla anlamış oldum. Dün hiç dışarı çıkamadım ki gelicem deyip te, gelmeyen yine o insanları düşünmek bile halı motiflerin de dalıp gitmeme mani olamıyordu. Daha umarsız ve gaddarlaştığımı düşünmeden edemiyorum ama iki parçaya da bölündüğümü hissediyorum.

Photo: Erkin Gören http://www.erkingoren.com/


























Merzbow & The Haters & AMK - Sniper (1993)

Label: Banned Production


Tracklisting:

A1
Merzbow
Cop...Nihil
A2
Haters, The
Building Empty
A3
AMK
Chaak 2
B
Merzbow / Haters, The / AMK
Sniper

0 com

Mesmer - The Ghost Of A Tennis Court (2009)


Açıkcası bu tür müzik yapan gruplara pek aşina değilim ancak kişisel keşfimden gayet memnun kaldığım ve dinledikçe bu memnuniyeti pekiştireceğimden emin olduğum bir grup Mesmer. Kategorize etmesi oldukça zor çünkü kanımca yapmaya çalıştıkları müziğin bir yan amacı da sürekli farklı şeyler deneyerek kalıplardan uzak durmak. Şarkılardan da anlaşılacağı gibi bunu gerçekten güzel başarıyorlar. Biraz post-punk, biraz krautrock, az biraz new wave havaları, araya serpiştirilmiş ve hemen farkına vardığınız synthler... Albümün yapımında ise grubun kendisinin ve arkadaşlarının payı çok fazla. Eski bir malikanede kaydedilmiş The Ghost Of A Tennis Court'un prodüksiyon işlerini kendi yapan grubun albüm kapağı da arkadaşları Anna Törrönen'e ait. Afiyet olsun.



Evet bunu istiyorum!
0 com

Shogun Kunitoki - Vinonaamakasio (2009)


Alışması zor bir albüm. Baştan sona dinamik ve gürültülü. Korkmaya gerek yok. Yapılan bir dost sohbetinde konuyla ilgili bir kitaba göre, yanılmıyorsam, en evrensel ve en geniş anlamda müziğin koca bir ses kaosunun sadece hapsedilmiş, eğitilmiş ve çerçevelenmiş olduğunu öğrenmiştim. Shogun Kunitoki'nin, bu çerçevenin sınırına yakın bir bölgede olduğunu söyleyebilirim.


Evet bunu istiyorum!
0 com

Larkin Grimm - Parplar (2008)

























Çok değer verdiğim projelerden biri olan Swans'in peygamberi Michael Gira önderliğin de kurulan Young God Records adlı leziz mi leziz bir label'dan çıkan bu albüm çok bilinen ya da bulunan bir albüm değil aslında. Çabuk sarmalayan cinsden kayıtlar. Daha fazla yazılı konular başka anlara kalsın. Negatifliği atmam gerek.

Ayrıca, Larkin Grimm esmerimsi bir bayanın beynin den oluşmakta. Daha önce yer aldığı bir diğer müzik projesi ise Micheal Gira yaratığının yan projelerin den biri olan The Angels Of Light. Dikkatinizi verirseniz, güzel olabilir.

A1
They Were Wrong (3:42)
A2
Ride That Cyclone (3:58)
A3
Blond And Golden Johns (3:04)
A4
Dominican Rum (3:51)
A5
Parplar (2:06)
A6
Durge (2:24) Vocals - Blueberry (2) , Saoirse , Siobhan N. Duffy Gira*
B1
Be My Host (2:58)
B2
Mina Minou (1:32)
B3
My Justine (4:30)
B4
Anger In Your Liver (1:33)
B5
All The Pleasures In The World (1:27)
B6
Fall On Your Knees (2:48)
B7
How To Catch A Lizard (1:52)
B8
The Dip (1:06) Vocals [Uncredited] - Michael Gira
B9
Hope For The Hopeless (2:44)




1 com

Water Fai - Girls In The White Dream (2008)



Şu an başka yerlerde, uzaklarda hava genelde nasıl bilmiyorum ama artık bir bayram klasiği olan yağmur, bayramlar hangi mevsime hangi aya denk gelirse gelsin bu birliktelikten vazgeçmeyecek gibi.

Water Fai, Osaka/Japonya'dan. Annemin deyimiyle 4 çiçek 1 böcekten oluşan grubun şarkıları için söyleyebileciğim tek şey yumuşak olduklarıdır. Açıkcası Japon bayanların gerek enstrumental gerek elektronik ya da bunların harmanlanmasıyla oluşmuş bir altyapı ile post rock konusundaki başarıları, inatları ya da gayretleri gıpta edilecek bir durum. Sanıyorum biz de yapabileceklerimizi yaparak, daha çok dinleyerek, destekleyerek ve etrafımıza yayarak alkışlarımızı sunabiliyoruz.

Bayramınız için... Çam sakızı çoban armağanı.

Evet bunu istiyorum!
0 com

Yasume - Where We're From The Birds Sing A Pretty Song


iki elektronik müzisyeni, "Xela" lakabıyla bilinen John Twells ile "Logreybeam" lakabıyla bilinen Gabriel Morley'den oluşan, yine tek albümlük bir proje Yasume.. ilham kaynağının David Lynch olduğu söyleniyor, o tek albümleri "Where We're From The Birds Sing A Pretty Song"un.. albüm ismi de, yine çok hoş atmosferik soundtrack müziklerine sahip olan Lynch dizisi "Twin Peaks"ten alınmış.. David Lynch sinemasının ayrıntılarına hiç vâkıf değilim açıkçası, ama muhtemelen albümde Lynch'e "gönderme" babında yer alan ve benim farkına varamadığım daha pek çok ilginç ayrıntı mevcut (şarkı isimlerinde, ya da bazı parçalarda yer alan ses-konuşma sample'larında vs. olabilir) ve bunları, konuya vâkıf olanlar rahatlıkla fark edeceklerdir muhtemelen..
müzikal olarak ise, albümün hissiyat açısından yeterince doyurucu olduğunu söyleyebilirim.. fakat bu hissiyatın tam olarak tadına varabilmek için, kafadan en az bir 3-5 kez üstünden geçmek gerekiyor albümün.. zira pek çok IDM albümü gibi bu da, içine hemen girmesi zor olan, oldukça kompleks bir albüm..

DWNLD
2 com

Limp - Orion (2002)


Limp, "Manual" takma adıyla bilinen ambient electronic/IDM müzisyeni Jonas Munk'ın, 3 kişiden oluşan yan proje grubu.. post-rock ile IDM karışımı bir sound içeren yarım saat süreli EP'leri "Orion", grubun şimdiye kadar çıkardığı tek albüm..

DWNLD
0 com

Robin Guthrie - 3:19 Bande Originale Du Film (2008)


















Aslında çok fazla şey yazasım vardı ama inanması güç aksiliklerle dolu olan bir bayram sabahı ve daha öncekilerine hiç benzeşmeyen soğukluktaki bu bayram sabahın da, pozitiflikten, negatifliğe adımı dün akşam saatlerin de el mecbur atmıştım. O yüzden..

Bayram hediyeniz hazır da, kutusunda, aşağıda..

Photo: Greg Sand http://www.gregsand.net/

























Robin Guthrie - 3:19 Bande Originale Du Film (2008)

Label: Darla Records

3:19 Intro
Comprensíon
Alma
Cuanto Tiempo?
En Mi Punto. En Ti Punto. Y Miy En Ti Punto
lisa@dixo.com
Lucia's Lament
Explaining The Game
A La Eternidad....
3:19 Outro



0 com

The Laughing Windows - EP1 (2009)




Delirmenin eşiğinden ortaya çıkan bir İngiliz güzelliği. Luke Insect, Joe Hollick ve Mike Sharpe gururla sunar...


Tracklist:

1- alpha test
2- beta test
3- signals
4- salak pazar
5- southern lights


Evet bunu istiyorum!
2 com

Thomas Köner - La Barca

:Tracklist:

1 - 35° 40' N 139° 42' E - Hour One
2 - 43° 42' N 7° 16' E - Hour Two
3 - 45° 26' N 12° 20' E - Hour Three
4 - 28° 41' N 17° 45' W - Hour Four
5 - 41° 53' N 12° 29' E - Hour Five
6 - 33° 31' N 36° 19' E - Hour Six
7 - 48° 52' N 2° 21' E - Hour Seven
8 - 30° 3' N 31° 14' E - Hour Eight
9 - 78° 54' N 18° 1' E - Hour Nine
10 - 31° 46' N 35° 13' E - Hour Ten
11 - 42° 7' N 19° 6' E - Hour Eleven
12 - 41° 24' N 2° 10' E - Hour Twelve



"Cocteau Twins" için.


password: ychorus.blogspot.com
0 com

Aube, MSBR & Koji Marutani - 3 Cadavres Exquis (1998)


























3 hayvani proje bir arada. 1998 dönemi basılan bu albüm, E(r)ostrate adlı Noise etkilişimli, Underground bir labeldan çıkma. Aube ciddi anlamda önemli bir Industrial projesi aslında. İsmi sanı pek duyulmasına gerek yok. Zaten keşfedenler bir daha bırakamaz hale geldikleri için.. Solo bir albümünü paylaşıcam yakın zamanda. El üstün de tutmaya devamm. Şimdi müzik markete gitmem gerek, sonra görüşelim.


Photo: Denise Tarantino http://www.dentinophoto.com/


























Aube, MSBR & Koji Marutani - 3 Cadavres Exquis (1998)

Label: E(r)ostrate


Tracklisting:
1
Koji Marutani
Scenes 6 (11:04)
2
Aube
Meltangle (11:14)
3
MSBR
Electrospontaneous Psychokinesis (11:21)
4
Koji Marutani
Multihead / February Mix (9:07)
5
MSBR
Monophonic Scratch Biosphere Reincarnation (12:00)
6
Aube
Silent Running II (10:53)




4 com

Fuck Buttons - Tarot Sport (2009)


Andrew Hung ve Benjamin John Power kişilerinden oluşan Fuck Buttons aslen Bristol çıkışlı bir proje. Ama daha çok trip hop ile tanıdığımız Bristol müzik sahnesinden çıkan çoğu gruba göre farklı bir çizgide ilerliyorlar. 2004 yılından beri beraber olan bu ikili komşularından ve benzerlerinden sıyrılarak bizlere farklı bir tabakta farklı bir güzellik sunuyor.

İlk albümleri Street Horrrsing'den sonra ayrı bir yolda ses bazında inişlerle ve çıkışlarla dolu bu albüm gerçekten insanın içinde, kafasında bazı şeylerin yerleriyle oynayabilecek bir albüm.

Evet bunu istiyorum!
0 com

Christopher Bissonnette - Periphery


DWNLD
0 com

Don Caballero - For Respect


Amerikalı math-rock grubu Don Caballero'nun enfes debut albümü "For Respect".. teoride bir indie rock albümü, evet.. bir metal albümü değil.. fakat hayvanlık bakımından, bir metal albümünden hiç de geri kalmayacak derecede sert.. metal denen şeyden bayalı çok zaman olmuş, fakat bazen hayvani gürültüleri özleyenler için birebir..

DWNLD
0 com

Mouse On The Keys - spectres de mouse

0 com

Do Make Say Think - Other Truths (2009)


Olgunluk. Grubun özütü akıyor bu albümden. 4 farklı boyuttan dinliyoruz.

Tracklist:

1- Do
2- Make
3- Say
4- Think

Evet bunu istiyorum!
1 com

Loren Connors - The Curse Of Midnight Mary



Yıl 1981. Loren Connors kapıyor kayıt cihazını ve o zamanlar Connecticut'ta efsane haline gelen Midnight Mary'nin mezarının da bulunduğu New Heaven mezarlığına..Aynı zamanda Midnight Mary ile ilgili bi lanet dolaşmakta o çevrede, lanet ise geceyarısı onun mezarından geçen kişinin ertesi gün öleceğidir (küçüklükte izlediğimiz Scooby-Doo konularına benzemiş). Fakat, söylentilere karşın Loren Conners albümü orada kaydedip; daha sonra bu kayıtı bir şekilde kaybediyor, unutuyor ve tam 27 yıl sonra buluyor. Albüm 9 parçadan oluşmakta ve tamamen emprovize.

:Tracklist:
1 - Chant 1

2 - Chant 2

3 - Chant 3

4 - Chant 4

5 - Chant 5

6- Chant 6

7 - Chant 7

8 - Chant 8

9 - Chant 9



password :
ychorus.blogspot.com

0 com

Freescha - What's Come Inside Of You (Attack 9, 2003)


Freescha'nın 3. albümü "What's Come Inside Of You", ilk iki albümleri "Kids Fill The Floor" ile "Slower Than Church Music"e göre ritmik olarak çok azcık daha kompleks, IDM'e birazcık daha yakınsayan bir albüm.. o masum melodiler (melodicikler) ise her zamanki gibi yerinde duruyor.. bir kaç şarkıda da proses edilmiş "vokal"imsi şirin sesler mevcut.. albümün içine girmek başta birazcık zor gelebilir, fakat alışınca (1-2 dinleme sonrasında) sakin ve yormayan, tatlı bir dinlemeye dönüşüyor..

DWNLD
1 com

I'd Like To Drop My Trousers To The World..





Son 1 haftayı hatta uzun zamanı da ele alırsam, beni en heyecanlandıran ve neredeyse tek heyecanlandıran blog budur. Kendisini en iç yerimden kutlar, yazılarını daha sık paylaşmasını diler, Ychorus'da yazar olmasını temenni ederim. Yazar kapımız köküne kadar açık ve geniş.


Bekleriz..


1 com

Lou Barlow - Goodnight Unknown (2009)








































İhlas şofbenlerin popüler olduğu dönemler gibidir bazı gruplar. O zaman alınmışlardır ama halen çok fazla ev halkı o şofbenden kullanıyordur ya hani, işte öyle vaka. Gülümsetici, akılda kalıcı, anılar la dolu. Konu açıldığında kahkahalarla güleriz toplaştığımızda. Sanki hepimiz para sıçan adamlarmışız gibidir. Hepsi acı/tatlı gerçektir. Çünki hepimiz o şofbeni hala kullanıyoruzdur.

Bu albüme ya da Lou Barlow'a ait değil bu düşüncem. Bu düşünceye yer verebilitesi olan insanlığa. Sebadoh, Dinasour Jr. ve bir kaç grupta daha ismini görebiliceğiniz, Indie piyasında ki önemli baş adamlardan sadece biri Lou Barlow. Önemli olmasından öte kendi zevk-i beğenimize girebilmesi daha önemli tabi. Albüm gayet taze ve kokusuyla upload edildi. Hızlı olmakta fayda var, malum insan web şerif hani. Öpücük.

Photo: Erkin Gören

Web Site: http://www.erkingoren.com/


























Lou Barlow - Goodnight Unknown (2009)


Label: Domino Records


tracklist:

01 Sharing
02 Goodnight Unknown
03 Too Much Freedom
04 Faith in Your Heartbeat
05 The One I Call
06 The Right
07 Gravitate08 I’m Thinking…
09 One Machine, One Long Fight
10 Praise
11 Take Advantage
12 Modesty
13 Don’t Apologize
14 One Note Tone



2 com

Felt - The Splendour Of Fear (1984)































Grup kurulalı 5 yıl olmuş ve o önemli adam halen gruptaymış. Adı: Maurice Deebank. Belki de Felt tarihinde ki en hisli ve en özel albüm bu. Gerçi Felt 20 yıllık tarihlerin de her daim leziz bir grup olmayı başarmış ama Maurice Deebank bu albümden 2 yıl sonrası grubu terk etmiş ve solo işlerine kafayı yormayı başlamasıyla, Felt'in müzikal anlayışı da hafiften değişimlere uğramış bana göre. Zaten Maurice Deebank solo albümün de yaptığı enfeslikleri hissettiğim günden beri ayrı bir güzelim.. Onlarca insanı ve müzik projesini etkilişim altında bırakan Felt, aslında Indie piyasında hiç bir zaman şaşalı bir çıkış yapamamış ki, çok fazla bileni de yok diyebilirim. Underground hiç değiller tabii de, Indie severlerin el üstünde tuttuğu bir proje de olmadığı kesin.

Her şeye rağmen Felt bilmem kaç albümü bizlere bırakıp tarihe karışsada, bunlarla yetinmenin özelliğini üstümüze alınmalıyız. Felt'in benim için özel olduğunu da yazmama herhalde hiç gerek yok. Basitliklerle dolu koca bir dünya.. Devam ediyorum.. devam edelim.

Photo: Tributo a Lupo Manaro




















Felt - The Splendour Of Fear (1984)

Label: Cherry Red Records


"Red Indians" (1:56)
"The World Is As Soft As Lace" (4:19)
"The Optimist and the Poet" (7:54)
"Mexican Bandits" (3:51)
"The Stagnant Pool" (8:29)
"A Preacher in New England" (4:18)



0 com

A Place to Bury Strangers - Exploding Head (2009)





















NYC Underground müzik sahnesinde yaptıkları "Gürültüleriyle" fırlayan ve zengin soundlarını 2.albümleriyle daha zenginleştire A Place to Bury Strangers'ın yeni albümünün adı : Exploding Head . Kalıplara pek takılmayan ve bol etkileşimle birlikte kendi soundunu yaratan A Place to Bury Strangers, bu albümünde shoegaze,noise pop ve avant-garde etkileşimlerin yanına bu albümde bir de surf rock'ı eklediler diyebiliriz kesinlikle.İlk albümüne göre daha az gürültülü diyebileceğimiz albümde vokal de daha aktif kullanılmış.Gürültünün az olması kötü bir şey değil aslında.Hala gürültülüler ancak yaptıkları besteler ilk albüme göre daha oturmuş gibi gözüküyor.Dinlenesi bir albüm. Fırından taze çıktı serisinden.

İyi Dinlemeler !

http://rapidshare.com/files/279357466/APtBS-EH.rar
0 com

Gareth Dickson - Collected Recordings (2009)


















Müzik dinleyemediğim şu zamanlarda dinleyebildiğim ender seslerden.
En yoğun duygu anlarında, en minimal tınılarla...
Folk ve Lo-Fi öğelerle Vashti Bunyan'ın gitaristi Gareth Dickson'ın solo projesi.

http://rapidshare.com/files/277054666/GD-CR.rar

Anneannem'e

.

.

Öpücük