0 com

DDR - B Yüzü Performans (2009)




















Selamlar,

Açık Radyo'da yaklaşık 6 aydır arkadaşım Cem Kayıran ile her salı gecesi saat 12'den itibaren 1 saat süreyle birlikte yaptığımız "modern müzik türleri" üzerine olan programımız "B Yüzü"nde , benim için en önemli olan kayıtlardan birini,sizlerle paylaşacağım. Programdaki amacımız shoegaze,ambient,post-rock,ponst punk,deneysel,noise gibi tarzlardaki müzikleri insanlara sevdirmek ve bu tarzların ülkemizdeki temsilcilerini de tanıtmak.

Ülkemizdeki temsilcileri programımıza konuk ettiğimizde bazen grubun kayıtlarını dinliyoruz, bazen de programımıza enstrümanları ile gelip canlı performans sergiliyorlar ki bunun da tadı bir başka oluyor.

DDR'nin konuk olduğu programda, bizden bir evelki program Fevr-i Alem ile (ki programın sunucularından biri DDR üyesi Bora Şımşek'tir) Joy Division'ın vokali "Ian Curtis ve Post Punk" üzerine özel bir program yapıyorduk. Çok eğlenceli ve güzel bir program oldu.Performansları da bir hoş ve biraz da değişik oldu. Performans yaptıkları odanın biraz da küçüklüğünden olsa gerek Davul seti kurmak yerine bir Djembe (Ahşaptan yapılan bir çeşit afrika davulu) ile bir Maracas ile davulun yerini doldurdular. Tabi Davul 2 ye bölünmüş olunca arkadaşları Gün (The Dude) u da bu performansa konuk olarak aldılar.

B Yüzü'nü takip etmek istiyenler İstanbul'da iseler 94.9 dan her salı bizi dinleyebilrler. İnternetten ise acikradyo.com.tr adresinden dinlebilir. Ayrıca programın playlistlerini ve yeni çıkan canlı performans kayıtlarını myspace.com/byuzu09 , byuzu.blogspot.com adreslerinden takip edebilirsiniz .Fazla uzatmadan size DDR'nin "B Yüzü" programında gerçekleştirdiği performans kayıtlarının linkini veriyorum.

İyi Dinlemeler !





DDR - B Yüzü Performans

Tracklist:

1-)Sputnik
2-)Pli Pli
3-)Meinhof
4-)İkiz Tepeler





http://rapidshare.com/files/263002791/DDR_-_B_Yuezue_Performans.rar
2 com

The Sunday Reeds - Drowning In History (2009)


























Ramazan geldi, herkese bir şeyler oldu sanki. Dışarıda insan görmek çok zor artık. Oruç tutan evden dışarı adım atmak istemiyor. Malum sıcak ve oruç tutmanın verdiği istem dışı halsizlik yüzünden. Hele ki bu sefer toplam oruçlu kalma zamanı 15 saat iken, böyle olması da doğal tabii. Ben daha siftah yapamadım bu sene. Acaba her şeyden uzaklaştığım gibi, bu tür konulardan da mı uzaklaşıyordum diye kendime sormaya yeltelensemde, biliyorum ki apayrı boşluklardayım.. uğultu bolluğun da bir yaşam benimkisi. Cıvıltılar yüzlerce mil öte de, ben ise benliğimle baş başayım. Avuçlarım kanıyor.. Ya da hımm. Yok ya o kadar da kötü değilim artık sanırım ama.. kendimi kandırıyorum yine değil mi..

27 Nisan 2009 günü Avustralya topraklarından çıkan bu albüm, güzel bir albüm. Sıkmıyor, akıtıyor zamanı an ve an. Baya öncesi upload edip te, bir türlü atamadıklarımdan. Çok bilinen bir kumaş değil. Saten kayganlığında akıyorken yaşam, üst üstüne giydiğim kazakların etkisi bile daha bir başka oluyor. Gördüğün gibi çok anlatasım yok bugün. Belki de hiç olamıyacak artık. Belki de daha da bataklığa sarıcak.. belki de sayfalar dolusu yazılar gelicek, belki de yine bir ben olacağım.



The Sunday Reeds - Drowning In History (2009)

Label: Squirrel Records

Tracklist:

01 2000 & Something
02 Dead Inside
03 Wrong
04 Young Vandal
05 Picture of Defeat
06 Sitting with Camille Claudel
07 Walk Away
08 In Our Room
09 James Dean
10 Handgun to My Heart
11 Teenage Death Song
12 Show Me
13 Radio Blues

0 com

Fridge - The Sun (2007)





Fridge, 1995 yılında Kieran Hebden (Four Tet), Adem Ilhan (Adem) ve Sam Jeffers'dan oluşan bir lise grubu aslında. O zamanlar bu denli başarılı işlere imza atacaklarını düşünüyorlar mıydı bilemeyeceğim ama bu grubu kurmakla beraber doğru(en çok bizim için ancak kendileri için de olmuştur) karar verdikleri bir gerçek.

Kieran Hebden ve Adem Ilhan'ı zaten solo projeleriyle de tanıdık. Onların ayrı ayrı yaratıcılıklarıyla başarılı olduklarını da biliyoruz. Fridge ise bütün bu yaratıcılığın, seslerin ve enstrümanların ortaya koyduğu gayet homojen bir karışım. Neresinden bakarsanız bir tortu, bir ayrışım göremiyorsunuz. Hepsi iç içe.

Adem Ilhan gazıyla beraber ülkemizde görmeyi istemek bence cok cok doğal ve sıcak bir dilek. Ancak ne Fridge ne de Adem olarak henüz görememiş olmak biraz yürek burkmuyor değil hani.



Evet bunu istiyorum!
0 com

Julian Plenti - Julian Plenti Is... Skyscraper


Genellikle bir grubun “frontmen” ya da vokalisti solo bir proje yaratmış ise bunun akabinde fanlarında statik bir takım soru işaretleri bırakabilir. Lakin, dinleyici için olay bence; “neden?” ve “grubun devamı gibi mi?” soruları ile düğümlenmektedir. Aynı dinlerken Julian Plenti Is... Skyscraper deki gibi.

Paul Banks, albümünde -kullandığı adı Julian Pleni (bu adı Banks uzun yıllardır kullanmaktaymış) tabir- i caizse; dinleyicisi ile Banks arasında geçen minimal bir ev partisi hissiyatı vermekte. Onu tanıdığınız, bildiğiniz yönleri dışında, misal klavyeyi Interpol (yahut Post Punk diyelim) soundundan daha serbest bırakmış ve üzerine trompetler, akustik tınılar ekleyip daha az ‘power’lar ile harmanlamış son çalışmasında.

Hülasa, sanki Banks elindeki enstrümanlar ve programların ne yapacağını merak etmiş. Onlarla takılmış, bunlara yıllardır biriktirdiği o İnterpol büyüsünü katmış. Ama panik yok, bu albümde büyünün fazlası var. Gerçi sorarsanız ne kadar iyi? Bilmiyorum.

Julian Plenti - Julian Plenti Is... Skyscraper


3 com

Talibam! - Boogie in The Breeze Blocks (2009)




Öncelikle takip eden herkesten acemiliğim ve önceden koyup cahilliğim sonucu sildiğim albümler için özür dilemek istiyorum. Daha yeni olmanın toyluğu, biraz da tezcanlılığı yüzünden bir takım teknik aksaklıklara sebep oldum. Klişeler ötesi 'düşmeden yürümeyi öğrenmek' zırvalığını bir kez daha kafalara montelemek istemiyorum ancak durum bundan ibaret oldu biraz.
... ve teşekkürler.

Affınıza sığınarak, özür mahiyetinde yeni bir 'ilk' tanıtımla adam akıllı bir şekilde yeniden yola başlamak doğru olandır sanırım. Özür dilekçem sonda. Buna vesile olacak grup ise 13 Ekim'de İstanbul, Peyote'de konser verecek olan Talibam! .

Talibam! (evet kafanızda kurduğunuz gibi tıpkı), Amerika'nın Afganistan bombardımanlarından yola çıkarak Brooklyn'de kurulmuş yarı zamanlı anarşik, gürültü patırtı çıkartmayı seven bir ikili. Konserlerinde kafalarına göre doğaçlama takılıyorlar(mış). Sahne şovları pek güzel(miş). Bu bağlamda bol enerji tüketen, tükettiren şarkılara sahipler. Bu albüm ise 6 yıldır kuduran bu oluşumun son icraatı.

Tekrar hatırlatmakta fayda var sanırım, 13 Ekim 2009 Peyote sahnesinde kanlı canlı görme fırsatımız olacak. Aman kulaklara dikkat!


Evet bunu istiyorum!
0 com

Throbbing Gristle - The Third Mind Movements (2009)

























1976'dan beri var ola gelen Throbbing Girstle'ın yepyeni yeni albümü.. Industrial bedenlere övgüyle sunulur.

Throbbing Gristle - The Third Mind Movements (2009)

Label: Industrial Records


1. The Man From Nowhere (7:20)
2. PreMature (8:36)
3. Secluded (7:08)
4. Perception Is The Only Reality (9:51)
5. Not That I Am (The Third Mind) (4:33)
6. First Movement (8:00)
7. Second Movement (7:07)
8. Third Movement (7:29)

0 com

Inca Ore & Secret Abuse - Bored Fortress Split 7'' (2008)



























Geçenlerde aklıma gelenleri yutmaya başlatmıştı. Üstüne su içmeye bile gerek duyduramıyordu o. Örttüm üstüme yorganımı ve başladım söylenmeye; "Hangisi beni duyuyordu acaba" diye. Orada kaldım bir süre. Sonra da yanına geldim, hani sen farketmeyesin diye çıkarıp bıraktım bir kenara nalınlarımı ve arı mayalı silgi kokan kalem çantamı.. İpeksi kumaşlara sarmalıydın beni boydan boya ama bilemedin, edemedin. Boşver. Hadi gel artık. Şişirilmeyi beklediğim toplarım gibiydi yaşam ve sen halen hiç bilmediğim bir yerde uyarılmayı bekliyordun oysa ki. Görücektim oralarda silüetini ve akıcaktım ayak tırnaklarına. Belki de, belki de..


Inca Ore & Secret Abuse - Bored Fortress Split 7'' (2008)

Label: Not Not Fun Records

Limited Edition Album


Inca Ore - Aztlan At 4 Altitudes
Secret Abuse - I Stole A Gun That Sings With Joy
Secret Abuse - Rib Of His God




0 com

Black Moth Super Rainbow - Start A People




0 com

Arvo Pärt - Alina


Her zaman icin bir yol bulmak mumkun olmali

0 com

The Necks - Chemist




0 com

Goldfrapp - Felt Mountain




0 com

Epic45 - In All The Empty Houses (2009)
























Fırından yeni çıkmış ve dumanları üzerindeyken dinlemek olmazmış hani.. Yoğun olan gece ve oldukça yorgun bedenimle bir ben varken, yazıyı burada sonlandırmak kaçınılmazdı.. Eliniz çabuk tutun ki her an göçürtebilirler linki. Malum yeni hani.

Epic45 - In All The Empty Houses (2009)

Label: Norman Records


01 - We Were Never Here
02 - Daylight Ghosts
03 - In All The Empty Houses
04 - The Future Is Blinding
05 - Their Voices In The Rafters
06 - Ghosts On Tape




3 com

Keiji Haino - ここ Koko (2003)





















Brian Eno'sal gitar tonlarıyla süslenmiş, full kafaya göre takılma anları. Keiji Haino aslında gitar çıkışlı bir Noise dehası. Onlarca albümü var ve onlarca ortak çalıştığı isim oluşmuş durumda bunca yıldır.. Bu sefer daha delaysal götürüyor işini ve bizleri. Kısacası, 24 Aralık 2003 günü piyasaya sürdüren, konu kahramanımız Keiji Haino'dan leziz bir albüm. Tek şarkı üzerinden yarım saatlik bir seyahat ve biletiniz hazır..

Dimdip Not: 2 gün geç kalsam da ki artık bayya unutkanlaştığımı (belki de yorgunluktan) farkedememem elimde değil. Kadim dostum, biricik yazarım "brokenchord" için..


Keiji Haino - ここ Koko (2003)

Label: P.S.F. Records

Tracklisting: Koko (31:26)


1 com

Giardini di Mirò - Il fuoco

Tracklist :

1 - la favilla 1
2 - la favilla 2

3 - la favilla 3

4 - la favilla 4

5 - la favilla 5

6 - a favilla 6

7 - la favilla 7
8 - la vampa 1

9 - la vampa 2

10 - la vampa 3

11 - la cenere 1
12 - la cenere 2


Albümü ilginç kılan bir özelliği 1916 da yönetmen Giovanni Pastrone tarafından çekilen sessiz film örneği "Il fuoco" ya yazılmış parçalardan oluşan bir albüm olması. İlk defa 2007'de performansı gerçekleştirilen parçaların kayıt ve miksleri Bologna Alpha Studios'ta yapılmış..

0 com

Amiina - Re Minore EP

:Tracklist:

1 - Ásinn
2 - Þristurinn
3 - Tvisturinn


2 com

Balmorhea - All Is Wild, All Is Silent Remixes

:Tracklist:

1 - Settler (Remixed By Eluvium) (17:24)
2 - Harm & Boon (Remixed By Rafael Anton Irisarri) (4:48)
3 - Harm & Boon (Remixed By Tiny Vipers) (5:45)
4 - Elegy (Remixed By Bexar Bexar) (3:01)
5 - Remembrance (Remixed By Machinefabriek) (7:24)
6 - Coahuila (Remixed By The Fun Years) (4:17)
7 - Coahuila (Remixed By Library Tapes) (3:53)
8 - Night In The Draw (Remixed By Jacaszek) (4:21)
9 - Truth (Remixed By Helios) (3:45)
10 - November 1, 1832 (Remixed By Peter Broderick) (3:21)
11 - November 1, 1832 (Remixed By Xela) (5:36)

PART I PART II

0 com

Caspian - Tertia


Tracklist:

1 - Mie
2 - La Cerva
3 - Ghosts of the Garden City
4 - Malacoda
5 - Epochs in Dmaj
6 - Of Foam and Wave
7 - Concrescence
8 - The Raven
9 - Vienna
10 - Sycamore

PART I

PART II

1 com

Flipper - Album Generic Flipper (1981)




























Yıllar o zaman Nirvana'nın ne denli kült olduğunu ilk düşündüğümüz yıllardı ve grup fotolarına bakıp ta "kahrolsun, şimdi bunları canlı izleyemiyecekmiyim ben hiç bir zaman" lafını tüttürürdük boğazımız da. İşte o meşhuur fotoların birinde Cobain, her zaman ki Punk görüntülü salaş tavırını ortaya koymuş ve bir duvara yaslamıştı kendini o koca güneş gözlükleriyle. Üzerinde de beyaz bir tişört, bir balık ve Flipper yazmaktaydı. Merak etti bazılarımız nedir bu diye ve daha sonraları öğrenicektik ki Grunge olayının yaratılmasındaki temsilcilerdendi onlar. Bir şekilde bulduk, dinledik, sevdik, benimsedik ve zaman hiç durmadan akıntısını kulaklarımızın için de hissettirdi. Herşey müzikten ibaretti ve öyle kalıcaktı. Dışa vurum gerekti..

Ayrıca bir dönem Nirvana'nın bass adamı Krist Novoselic'de Flipper'a dahilmiş. Onca yıllar sonra da geçen sene Flipper Live: Target Video 1980-81 adlı bir DVD yayınlanmış.

























Flipper - Album Generic Flipper (1981)
Label: Subterranean Records

Ever
Life Is Cheap
Shed No Tears
I Saw You Shine
Way Of The World
Life
Nothing
Living For The Depression
Sex Bom

0 com

Hüsker Dü - Land Speed Record (1981)


















Nostalji yapıp, en son nereedeyse 10 yıl önce beni üreten bedenlerle beraber bir tatile çıktım. Küçükkene gittiğim yerlere yine adım attım. Tekrar kendimi aradım oralarda. hiç bir şey değişmemiş gibi gözükse de, baya şey değişmişti aslında. İnsanlar ve herhangi her yerlere katılım gayet azdı ve bu ben dahil hepimizi üzdü. Krizsel durumlardan olduğunu söyleyen insancıklara da inanmakta zorlandım açıkçası. Artık koskoca bir Çeşme popüleriterliği vardı ve bu durum kaçınılmaz olmuştu. Yüzdüm, yüzdüm, yüzdüm. Amelevari bir yanığa sahip olucağımı düşünmüştüm yüzerken ama pek öyle olmadı aslında. Daha klasik bir yanış stilim oluştu. "Ve Kuşadası da bitmeye yakın olmuş kardeşim" demekten de kendimi alamıyordum doğrusu. Ki kim bitmeye yakın değildi ki sanki.. Çıplak bedenlere baktım, başka bakıcak bir şey olmadığı için. Sadece bakmakla yetindim, tıpkı 10 yıl öncesi gibi. Sevdiğim 2 gözlü, 2 kulaklı, burunlu hatta ağzı bile olan varlıklar yanımdaydı ama.. Yorgundum. Çok yorgun. Var gücümle hem de..
Hardcore'sal Punk bedenler bunu çıkardıkların da pek çok şeyin farkında ve pek çok şeyin farkında bile değillerdi. Yıllar geçti, biz büyüdük ve bazı şeyleri dinlemeye devam ettik. Onları koklamaya ve iç geçirmeye. Devam etmeye, yerimizden zıplamaya yakın olduk. Sonraları yine durulduk, yine oturduk üstlerine. Böyle devam edicekti herşey ve hepimiz farkındaydık. Herneyse..





Hüsker Dü - Land Speed Record (1981)
Label: New Alliance Records

All Tensed Up
Don't Try To Call
I'm Not Interested
Guns At My School
Push The Button
Gilligan's Island
Mtc
Don't Have A Life
Bricklayer
Tired Of Doing Things
You're Naive
Strange Week
Do The Bee
Big Sky
Ultracore
Let's Go Die
Data Control

1 com

Cocteau Twins - Snow (Single) / Tishbite (Single)



























Devam ediyorum.. Artık yediğim pilav bile eski etkisini göstermiyor içimde. Elmalarımı bile bolca yiyemiyor, sık sık yediğim ürünleri tüketemiyorum.. Öyle bir konuma gelmişim ki sanırım her şeyden uzaklaşıyorum gün geçtikçe. Bunun adı değişim mi sence ? Eser beylerin yazdığı güzelim yazıları okurken bile sanki okumuyor ve düz tabanmışcasına kaçamıyorum hiç bir yerden ve kimseden. Donukluk hat safhada her daim. Usulca yatağıma uzanıyor ama yine de dönüp durmadan yapamıyorum. Rüyalarım hep bir karmaşa için de. Tensel zevkler ise bin mil öte de. Benzinim yok, ayakkabım ise hiç yok. Herşeyimle bir başayım. Bana ait olan pek çok şeyi dağıtıyorum uzun süredir. Veriyorum. Bir daha benim olamıcaklarını bildiğim halde, benim olan pek çok şeyi veriyorum. Yine de uslanmıyor içimde ki kahrolası boşluk. Durulmuyor, ilerliyor. Hem de hiç durmadan, dur durak bilemeden ilerliyor. Kimse öğretmemiş ona ama ben çabalıyorum bolca. Oyuna devam hissim yerin de, gerisi ise sıfıra yakın..

Bir bok anlayamıyorum neden böyle olduğuna dair. Yaslarım siyah değilken bile hep içimdeydi gri tabanlı boşluklarım. Everest misali bir yerden doğru kayıp gidiyordum ağırlığımca. Tüm detayları içim de saklıydı. Onlar ise hep zavallı olarak kalıcaklardı. Nadir bulduğum o anları artık iğneyle arıyor ve değişimin köklü hissini iliklerim de hissediyordum. Herşey bir yana, damak zevkim bile değişime uğramıştı. Etrafımdakiler, etrafımda olamayanlar ve uzaktan takip ettiklerim.. içim, dışım, yüzüm, saçlarım, dişlerim, organlarım ve beni ben yapan bedenim. Komple uzaklaşıyordu vardığım noktadan. Durduramıyorum.. Elimle itmekle kalmayıp, ayağım la tekmeliyor ve gaddarsal bir hale geliyorum. Ufak tartışmalar da bile parlayan bilen bir hale bürünmüştüm ve bunu istemiyordum hiç. Oysa ki çok uslu ve sabırlıydı bu beden. Aslında halen öyle ama anlık görüntülerim de değiştiğimi sananlara da bir çift lafım yok diyebilirim. Kişilik denilence şeyim halen sapasağlam ve aynı durmakta. Zaten tek güvencem de bu kendime dair. Biliyorsun..

Hiç bir şeyi özleyemiyorum sanırım şu an. Ya da hiç bir şey istemiyorum.. Sadece akıtıyoru zamanı ve olucakları. Olamayanları, hayallsizlik anı mı, ulaşamadıkları mı, geçiş dönemlerimi, geçemeyen dönemlerimi, geçemesini istemediğim dönemlerimi, her zaman ki yollarımı ve uçsuz bucaksız olan papatya tarlaları mı.. Halıları kemirden önce yuttuğum onca tozu ve iç geçirmeleri mi. Şişeden içtiğim sıvı miktarı kadar yoksun artık gözüm de. Sen, sen değilsin artık. Sırtımdan boşalan terlin ıslaklığını an itibariyle hisseden bedenimin sahibi ol istemiyormuyum sanıyorsun. İstiyorum sanırım.. Remix albümlerin hastalığı gibi oyna derim de. Ama ileriye gitme.. Çünki orada kimseyi bulamıyacaksın. Tüketiyorum tüm sevdiğim şeyleri. Tamam çok abarttım. Bir kısmını saklıyorum tabii. Ama en önemlisi; biliyorsun ki artık sen de tükeniyorsun benimle birlikte.. Daha neler yapıcaksın merak etiyor da değilim. Gülüp geçiyorum.. sırf senin sinir olucağını bildiğim halde. Uzanıyorum yine şimdi yer yatağıma ve seni bekleyen onlarca rüyamla..

İçim de var gücüyle çalışan ışıksızlığıma..






















Cocteau Twins - Snow 1993

Winter Wonderland
Frosty The Snowman

Cocteau Twins - Tishbite Disc 1 (1996)

Tishbite
Round
An Alean

Cocteau Twins - Tishbite Disc 2 (1996)

Tishbite
Primitive Heart
Flock Of Soul


0 com

Robin Guthrie - Drifting A.F.U. (1999)




Öldüğün de en fazla üzüleceğim yerli besteci olan Bülent Ortaçgil'in bana göre olan en iyi 25 bestesinin isimlerini paylaşıyorum sanırım. Paylaşmazdım oysa ki..

Saçların
Sevgi
Bir Kuş
Yolculuk
Dalyan
Sensiz Olmaz
Bir Başka
Mavi Kuş
Kimseye Anlatmadım
Nereye Sokağı
Hiç Bir Zaman
Her Şey Sevgiyle Başlar
Anlamsız
Bütün Sokaklarım
Zamana Sıkışmış
Kızıma Mektup
Deniz Kokusu
Değirmenler
Pencere Önü Çiçeği
Mum
Bozburun
Sıcak
Basit
Çığlık Çığlığa
Arada Sırada Düşünür
Photo: Bülent Ortaçgil






Nadir, gayet nadir bulunanından. Hatta dünya çapına sadece 1000 adet basılan bu albümün bir tanesi CD arşivim de bulunmakta. Robin Guthrie hep özel, her daim özel.. En büyük dayanağım bir nevi. Bülent Ortaçgil'de yerli olanı.



0 com

Explosions In The Sky - 41308 Variety Playhouse Atlanta GA (2008)







Çok komik bir şey oldu geçirdiğim saatler için de. Askerlik öncesi olan 2002 dönemlerin den tanıdığım bir arkadaşı asker sonrası yolda, orda, burda görüp hep selam verirdim hatta ismiyle hitap edipte selam verirdim vs.. ama o her daim soğuk bir şekilde selam verir hatta yolda karşılaştığımızda yüzüne bakardım öylece hiç oralı bile olmazdı. Elbette bunun nedenini bilmiyordum ve biraz geriyordu beni. Karşıma alıp soruşturma yapmayı bile düşünüyordum neden diye. Derken 2 gün önce her zaman tezgah açtığım yerin önünden daha öncesi de olduğu gibi rastgele geçiyordu ve beni görüp yıllardır görmeyen ve özleyen insanlar gibi gülümseyerek geldi.. "Naber yaa" diyerek bana doğru geliyordu ve ben çaktırmadan arkama bile göz attım acaba kime diyor diye. Hiç bozmadım. Yanıma geldi ve konuşmaya başladı heyecanlı bir şekil de. "Nerelerdesin ya, ben seni görmüyorum uzun zamandır, hep geliyormusun pazarlara, burada mı açıyorsunuz vs. vs. vs." sorularına cevap verdim ve öylece kalakaldım hatta gittikten sonra kahkaha bile attım. Dün yine geldi ve "Özledim ya, biraz konuşalım mı" dedi, konuştuk ve sonra da gitti. Hayatımın gidişatına dair ortak dertlerimiz ve düşüncelerimiz olduğunu farkedip gülümsedik ikimiz de. O kadar.. O değil de, saçlarım aynı, kıyafetlerim yine aynı ve yıllardır tezgah açtığımız yerler de aynıydı. Herşeyim hatta komple ben bile aynıydım ama bu insan nasıl olup ta bilmem kaç seferdir öyle yapıyor sonra da hiç bir şey olmamaış gibi böyle yapıyordu. Şaşkın ve halen gülümseyerek buluyorum kendimi. Güzel bir his bu. Keşke böyle olsa hep yaşam yada tüm beklediklerim... Onlar ve halen var olamayanlar. Nerelerdesiniz diyorum bir kucak dolusu..

Geçtiğimiz hafta için de uzun zamandır gitmediğim 2 müzik dükkanına gittim oturduğum küçük kasaba da. İşime yarayan CD'ler olduğunu hatta gittigidiyor.com üzerinden 25-30 lira istenilen CD'yi buldum ki o parayı vermeyi bile istiyordum benim olması için. 90'lar Türkçe Pop diyelim onların türlerine. Onlarla büyüdük ve neden elimin altın da olmasınlar ki derim hep. 90'lar da çok şey yaşadık, çok da şey yaşayamadık. En heyecan verici günlerin tarihiydi 90'lar. Körpeydik ve içimizde ki ateş boylu boyuncaydı.. Herşeyi mi götürmeye yakın oldu 2000'ler. Ayrıca eski günlerinden utanan ve o dinlediklerini hiç bir yerde söylemeyip, küçük bulan insanlarla hiç işim olmaz. Ben onlarla büyüdüm, onlarla zevk aldım, onlarla hayal kurdum, onlarla birilerine dokundum, onlarla dostluğu bildim, onlarla kahroldum, onlarla saçımı uzattım, onlarla yere düştüm, onlarla en yükseğe kalktım, onlarla devam ettim.. Umrumda bile değil utananlar ve küçük görenler. Ben kendimin ne istediğini ve ne istemediği mi bildiğim sürece ve aklıma mukayet oldukça bu böyle gidecektir. Indie yine benimle, bazı agresif, ölümcül soundlar da, 90'ler Türkçe Pop'da. Herşey sıkıcıyken, daha fazlasına katlanamıyacağım da artık kesinleşti. Bitirdiniz bazı şeyleri mi, bari geri kalanları almayın. Gidin artık gölgemden ve beni sevdiğim insanlara bırakın. 3-5 kişi onlar. Geri kalan her şey sizin olsun, bıraktıklarınız da benim..

Eskisi gibi artık yazı yazamıyacağım sanırım. Ya bir süre ara vericem yazılara yada bambaşka şeylere yolculuk edicem. İnterneti bile kapatmayı düşünüyorum aslında. Eski günlerim de yaptığım okumaları, boş kasetlere rastgele şarkı yüklemelerini, kasetlere büyük bir aşkla bakmayı, onları dokunmayı ve hiç bırakmamayı, saçma sapan giyinmeyi, öylesine gezmeyi, alakasız insanlarla bile oturup muhabbet etmeyi, halı üzerinde öylece oturmayı, tek noktaya takılıp tüm şarkıları bir şey düşünmeden dinlemeyi, hayaller kurmayı, düğünlere gitmeyi, neden gittiğimi bilmeden insanların oynamalarına bakmayı, onları gözlemlemeyi, gülümsemeyi ve dahası onlarca olan yaptığım şeyleri yapamıyorum artık. İnternet dünyasına 10 sene öncesi adım attığımdan beri bu böyle gidiyor ve artık sanırım geri çekilmeyi planlıyorum. Bana yine ulaşmak isteyenler bir yolunu bulucaklar yada neden ulaşmak isteyeceklerini bilemiyor ve sanamıyorken artık susmaya karar veriyorum şimdi. Ychorus elbet kapanmaz malum tam gaz ilerliyoruz bu sıralar. Ha belki ben yine dönerim yazılarla o da belli değil ama albüm paylaşımlarım da artık alakasız bir şekilde oluşan listeler yapmayı yada yemek tarifleri vermeyi düşünüyorum. Hatta güzelim yazarımız "temiz" gibi sadece albüm kapağı koyup paylaşmayı.. Bakalım, her şeyi zaman göstericek. Ben de beklemedeyim yapıcakları mı ve artık yapmıyacakları mı..

Explosions In The Sky ilk ve son kez 2004 yılında bu topraklara ayak basmış ve gidememiştim. Aslında o an askerlik yapıyorumdum ve geldikleri esas toprağin ismi olan İstanbul'daydım. Neredeyse 5 sene geçti ve bizimkilerden halen bir haber yok. Onu da geçtim, onlarca underground grup getirildi bu 5 sene içerisin de İstanbul'a. Halen nasıl olup ta getirmeyi akıl edemiyor bu organize ekipler anlayamıyorum. 5 Sene öncesi ben bile sadece isimlerini biliyorken, şimdi onlaarca insan dinliyor, biliyor, takip ediyor ve en önemlisi değer veriyor gruba. Biri el atsın artık şu işe diyorum. Yoksa ben çıkıcam geceleri otoban da çalışıp para kazanıcam bunları getiricem diye. Ha parayı kazandıktan sonra neden gitmeyesin ki yurtdışından izlemeye diyebilirsiniz.. Onlarca seveni burada gelmeleri için can atıyorken, benim yurtdışında tek başıma izlemek şerefsizlikten başka bir şey olmazdı herhalde. Tamam kabul ediyorum, çok halkcıl bir laf ettim ama öyle. Ben kendini düşünen bir insan hiç olmadığımı yakın çevrem her daim parmak ısırarak bir birlerine belirtti. Hiç bir şey değişmedi. Halen burdayım ve halen aynı fikirlerle devam ediyorum. Bana elini uzatana itmedim hiç bir zaman. Her daim sırtını sıvazladım. Herneyse.. uzatmanın bir alemi yok. Bu albüm basılmamış bir konser albümüdür ve Explosions In The Sky'ın zaten hiç bir live albümü basılmamıştır da. Bulmanız elbette zor. O yüzden arşivlik değeri yüksek. Tracklisti klasör içinden çıkan not defterin de bulabiliceksiniz. Ama şunu da ek geçeyim ki: Konsere Explosions In The Sky'la tanışmama nail olan beste Memorial ile başlıyorlar. Şu live albümler de en sevdiğim olay ateşi yüksek olan insanların, ağızlarından ses çıkarmalarıdır. Gittim..

Not: Yazılarım da ki imla ve bilmem ne hatalarına karışmıyorum. Öylece kalsınlar ki zaten ne anlatmak istediğimi o salak şeyler yüzünden anlayamıyacak insanlara da bir el sallıyorum. Öpücük.


Part 1




Part 2

6 com

Grouper

1 com

Hemi Behmoaras Dj Set @ Peyote - 11 Ağustos Salı "Modern Times"














Yine sabahı buldum. Aslında sabahlamayı seviyorum insan tamamiyle kendiyle olmuş oluyor bu süre içinde çevresindekilerin,tanıdıklarının çoğu uyuyor oluyor ve o an sen uyanıksın bir nevi diğer insanlarla iletişimin yok, daha özgür hissediyor kendisini insan kendini biraz da daha hüzünlü galiba bu özgürlük ve yalnızlığın getirdiği. Bu moddayken bu aralar genelde Change of Plans dinlemeyi tercih ediyorum, an itibari ile de en sevdiğim parçaları "Almost there" çalmakta. Bu saatte insanın kendisiyle kalmasıyla beraber, insan hayallerine ve yaptıklarına da fazlasıyla odaklanıyor; değer verdiklerine nasıl davrandığına, hayalleri için ne kadar çabaladığına ve çabasının ne kadar hakkını aldığına dair yorumlar yapıyor insan.

Gökyüzü siyahtan maviye geçiş sergilemeye başlayınca artık uykuya biraz yer ayırmayı düşünüyor insan.Son uğraştığı işleri de bitirip yatayım artık diyor. Yarın ne yaparım ne ederim diyor ve bir kaç saatlik uyku maratonuna başlıyor.

Kendi adıma bu hafta biraz bürokrasi ile uğraşacağım bir hafta ordan kağıt al buraya götür vs.. Onun dışında an itibariyle salı gününe girmiş olduğumuz için, bu gecenin benim için ayrı bir önemi de var: Her çaldığımda ayrı yerlere gittiğim ve huzur bulduğum pek sevdiğim Dj Set'im. Bürokratik işlemlerimle boğuştuktan sonra sadece bu hafta banttan yayınlanacak radyo programımın (B Yüzü) kayıtlarını tamamladıktan sonra pek ağır cd case imle beraber Peyote'nin yolunu tutacağım ,öncelikle yaklaşık 2 aydır oturamadığım terasında oturup hava alacağım orda çalan müzikle içimi huzurla dolduracağım ve zemin kata inip deck'in başına geçip Dj Setime başlıyacağım, her bastığım tuş, her çaldığım şarkı beni bürokrasiden, hayallerim için uğraşlarımdan ve karşılığını alamamamdan ve diğer üzüntülerimden beni uzaklaştıracak. Beni seslerin ve umutların diyarına götürecek ve içkinin dozu çok kaçmazsa bir sonraki güne çok daha güzel başlamamı sağlıyacak.

"21. Yüzyılın rock ve elektronik tabanlı özgün müzik türleri ve kökenleri üzerine bir deneme." diyerekten yola çıkarak şarkılarını seçeceğim Dj Set'te bir çoğunuzun yabancı olmadığı hatta pek aşina olduğu tarzlarda çalacağım: Shoegaze, Post Rock , Math Rock , Post Punk , Electronica vs.. Sizleri de Peyote zemin kattaki bu akşamki (salı) Dj setime beklerim.Artık kalan son işleri de bitirip ileri saatlerdeki bürokratik maraton için az da olsa enerji depolama zamanı.

İyi Dinlemeler !

.

.

Öpücük